Bulunduğun Yerde Olmak

Deneyimsel Tasarım Öğretisi

 

Bulunduğun Yerde Olmak

Burcu telaşla yatağından fırladı, saate baktı, geç kalmıştı. Nasıl olmuştu da eşi ile çocuğunun evden çıkışını duymamıştı. Sonra kalkıp onları yolcu ettiğini ve tekrar yattığını hatırladı. Sonra banyoya girmesi ile çıkması bir oldu. Ayakkabılarını asansörde bağladı, saçını arabada topladı. Arabanın aynasında kendine şöyle bir baktı, yorgunluktan koyu halkalar oluşmuş gözlerini görünce canı sıkıldı. “Ne zaman bitecek bu!” diye sitemkâr bir ses tonuyla söylendi. Arabayı çalıştırdı ve otoparktan çıkarken telefonunu evde unuttuğunu fark etti. Arabanın direksiyonuna eliyle sertçe vurdu ve “Kahretsin!” dedi. Telefonu alıp geldikten sonra navigasyonu ayarladı ve yola çıktı.

Aklında yapması gereken işler dönmeye başladı. Toplantılar, raporlar, görüşmeler... Kendi kendine birileriyle kavga ediyor, haklı çıkıyor ve başka bir konuya geçiyordu. Akşam eve gidince yapacakları, hatta evlilik yıl dönümü için alacağı hediyeyi bile seçti. Oğlunun matematik sınavı notu kötüydü, trafik sıkışmışken ona özel ders vermesi için bir arkadaşına yazdı. Okulların bitmesine az kalmıştı. Ailecek tatile gideceklerini düşünmek rahatlatıyordu onu. Bütün bu kaostan kaçacağı o iki haftayı iple çekiyordu. Neredeyse tüm kış bunun hayalini kumuştu. Bu sefer daha sakin, sessiz bir yere gitmek istiyordu. Aklına göndermeyi unuttuğu e-posta geldi. Hayallerine ara verip kendine not aldı.

Onun günü de zihni de hep böyle dolu idi... Gün içinde öyle çok toplantıya giriyordu ki, çoğunun bir an önce bitmesi için gözü saatte oluyordu. Aralarda içtiği kahveler onu rahatlatıyordu biraz ama onu da biraz abartmıştı.

Öğlen “bu sefer dışarı çıkıp yemek yerim” diye düşündü. Ofiste yemek yemekten hoşlanmıyordu. Arkadaşları ile biraz sohbet eder zihni dağılırdı. Sonra bu ne kadar iyi bir fikir karar veremedi. Ertesi güne yetiştirmesi gerekenleri düşündü, gerildi. Aynadaki yüzünü kendi de beğenmiyordu arkadaşları da. “Asık surat” diyorlardı ona. Bilerek yapmıyordu bunu ama zihni o kadar doluydu ki, asla zamanı yetiremiyordu. Hayatı terfi aldığından beri tam bir kaostu. Zihni öyle doluydu ki, sadece bir robot gibi yapması gerekenleri yapıyordu. Çok mutsuz ve yorgundu. Bunun biteceği de yoktu.

Aylar geçti o kaos bitmemişti ama nihayet dinlenip, zihnini boşaltacağına inandığı tatile çıkmıştı. Her şeyi hazırlamış, işleri devretmişti. Deniz kenarında olduğuna inanamıyordu. Tam istediği yerdeydi… Güneş yüzüne vuruyordu, oğlu denizdeydi, eşi yanındaydı. Aylardır bu aynı bekliyordu.

Deneyimsel Tasarım Öğretisi

Denizden yeni çıkmıştı ama nedense vücudu da zihni de rahatlamamıştı. Kafasının içindekilerin bir türlü susmadığını fark etti. “Denizden çıkarız, havluları asarım, annemi ararım, akşam için, mangal yaparız, çayı bahçede içeriz, sabah yürüyüşe çıkarız…” sonra aklı işe kaydı “hafta içi imzalanması gereken bir anlaşma vardı, yurtdışından gelecek misafirler vardı. “bir terslik olmaz İNŞALLAH…” dedi.

Eşi “ne düşünüyorsun? Burada mısın sen?” diye sordu. Değildi, değildi elbette.  En çok olmayı istediği yerdeydi ama sadece bedeni. Zihni tatile çıkamamıştı. Yüzündeki gerginlik gitmemişti. Gülüyordu ama gergindi. Tüm bunların farkındaydı etrafındakileri de mutsuz ediyordu.

Neyi yanlış yapıyordu? İnsanın iş ve aile hayatı olmalı idi… Bunda yanlış yoktu, hayatını planlayıp ona uygun yaşarsa sorun olmamalı idi. Ama öyle olmuyordu işte. Çoğu şey planlandığı gibi gitmiyordu. Zamanı yetiremiyordu, o koşuşturmanın içinde ne yaptığının farkına bile varamıyordu. Zihni sürekli  dolu olduğu için yaşadığını bile hissedemiyordu.

İşte insan bir döngünün içine giriyor ve bir ara bitecek zannediyor. Elindeki evrakı tamamladığında, tüm görüşmelerini yaptığında, temizliğini bitirdiğinde… Yapması gereken onca şeyi yaptığında nihayet bitecek ve dinlenecek… Sonra bir anda zihni de bedeni de yavaşlayacak ve rahatlayacak zannediyor. O yoğunluktan çıkıp, içtiği kahvenin, baktığı manzaranın, ailesi ile olmanın keyfine varacak zannediyor.

Oysa insan onca gerginlik ve stres içinde kaybolduğunda, hele de bunları neden yaşadığını unuttu ise, işin içinden çıkamıyor. Hayat devam ederken insanın yapıp edecekleri bitmeyecek. Hayat bizden yaşarken mutlu olmamızı bekliyor.  Yaptığımız işle mutlu olmamızı, nefes alırken mutlu olmamızı, yürürken, otururken mutlu olmamızı. İnsan bugün mutsuz olduğunda veya yaptıklarından tatmin olmadığında geçmişe dönmek ister çoğu zaman. Geçmişte hatırladığı o güzel anlara. Geçmişte yaşadığı başarılara, kendini iyi hissettiği zamanlara.

Oysa insan bugününden mutlu olmalı, geçmiş geçmişte kaldı. İnsan geçmişinde kalamaz ki. Bugün yaptıklarım beni iyi hissettirecek olan.

Hayatımızı düzene sokarken bir yerlerde dengeyi bozuyoruz. Günü kurtarmaya çalıştıkça ve yaşam amacımızı unuttuğumuzda sanıyoruz ki, tüm bunlar bitecek ve biz arkamıza yaslanıp hayattan keyif almaya başlayacağız. Oysa insanın hayatının bir devinimi var. Bir araba hızla giderken frene bastığımızda bir anda durmuyor. İnsanın da hayatında bir yöne hız verdiğinde eğer o hayatının geri kalanı ile uyumsuz ise sorun yaşamaya başlıyor. Devinimimizin yüksek olduğu yerden bir anda başka bir yere geçemiyoruz. O nedenle hayatımızda bir süreçten diğerine geçerken kendimizi yavaşlatmamız gerekiyor. Yavaşlayalım ki durmamız mümkün olsun ve sonra diğerine geçebilelim. Yani işten çıkmadan iki saat önce işi yavaşlatmak ve sonra eve gelmek. Akşamdan bir sonraki gün yapacaklarımı planlamak ve sabah ona göre hazırlanmak.

İşte o zaman işte iken gerçekten işte, evde iken de gerçekten evde olabiliriz. Bulunduğumuz yerin hakkını verebilmenin sırrı burada gizli.


Deneyimsel Tasarım Öğretisi geçmiş deneyimlerden yola çıkarak, geleceğimizi tasarlamaya yönelik stratejiler üreten bir bilgi topluluğudur.

“Kim Kimdir”,” İlişkilerde Ustalık” ve “Başarı Psikolojisi” seminerleriyle mutlu ve başarılı olmak isteyen insanlara problemlerini çözmeleri ve hedeflerine ulaşabilmeleri için ihtiyaç duydukları yöntemleri öğretir. 

"Hayatta hiçbir zaman keşfedilemeyecek tek bir şey vardır; Daha iyisi…"

Yahya Hamurcu




Yorumlar

Sevda dedi ki…
Hayat bizden yaşarken mutlu olmamızı bekliyor.
Havva Ağırdil dedi ki…
Oysa insan bugününden mutlu olmalı, geçmiş geçmişte kaldı. İnsan geçmişinde kalamaz ki. Bugün yaptıklarım beni iyi hissettirecek olan.
Adsız dedi ki…
👏
Duygu Desticioğlu dedi ki…
Mutluluğu yarınlarda arıyoruz. Belki de hiç yaşayamayacağımız yarınlarda… Ne kadar da gerçek dışı. Elinize sağlık 🌸
Şükran dedi ki…
İnsan hayatta olması gereken yerde hakkıyla olabilmek için bir önceki yerde bir sonraki yerin hazırlığı başlamalı...
Ayşe Budak dedi ki…
İnsan her an her yerde olamaz, herşeye yetişemez. O yüzden bulunduğumuz yerde olmak, her ne yapıyorsak oranın hakkını vermemizi sağlar.
Adsız dedi ki…
Kaleminize sağlık 🌹
Adsız dedi ki…
Hayat bizden yaşarken mutlu olmamızı bekliyor... Yaptığımız işle mutlu olmamızı, nefes alırken mutlu olmamızı, yürürken, otururken mutlu olmamızı... O kadar önemli ki gerçekten.. Günlük yoğunluk işler derken kimi zaman kaçırıp gidiyoruz.. bulunduğumuz yerin hakkını vermiyoruz.. Neredeysek oranın hakkını vermeliyiz ve Oysa hayat bizden yaşarken mutlu olmamızı bekliyor...
Berna Büyükkavut dedi ki…
Hayatta geçiş dönemlerinde yavaşlamak gerekmesi...
Ne güzel bakış açısı
Ellerinize sağlık
Adsız dedi ki…
Devinimi doğru yerde kullanmak çok büyük konfor oluyor , bunu bilmek çok güzel .Rabbim bildirenden razı olsun…
Adsız dedi ki…
Devinim geleceğe gelmeden hazırlanmak ama en önemlisi “an”da olmak. Güçlü bir devinim ile anı en iyi değerlendirenlerden olmak duasıyla.
Adsız dedi ki…
Farkında olmadan veya farkında olarak o kadar bu durumu yaşıyoruz ki
Bu yazıyı okumak bana “artık dur ve yaşarken mutlu ol” dedi
İnsanın hatırlatıcalara ihtiyacı var Rabbim razı olsun