SÜRPRİZİ KİM SEVMEZ
Hafize Hanımın
telefonu çalıyordu, misafir gelecekti.
“Tamam anneee,
birazdan yaparım…”
“Birazdan değil,
hemen... gelecekler diyorum!”
“Ahmet Bey sen de mutfaktaki çöpü atıver, hemen, hadi hadi… Ne bu rahatlığınız? Kalksanıza!”
Hafize Hanım’ın kızları onun bu haline alışıklardı. Evlerine misafir geleceğini annelerinin gerginliğinden anlarlardı. Ne zaman acele ile temizlik yapsa “Misafir mi gelecek?” diye sorarlardı. Eşi de bu gerginlikten payını alırdı. Kendine koca evde oturacak yer bulamazdı.
“Ahmet Bey
kalkıver orayı süpüreceğim.”
“Mutfaktaki priz
gevşemiş”
“Koridorun ampulü
geçmiş bir de onu hallediver, Ahmet Bey.”
“Salonun pencereleri hep yağmurdan iz olmuş. Orayı bir sil olur mu? Öyle görürlerse çok ayıp olur.”
Ahmet
Bey kaç yıllık karısının bu kadar telaş yapmasına anlam veremezdi.
“Hanım sakin ol, kızları istemeye geliyorlarmış gibi davranmasana... Kim görecek camdaki yağmur lekesini, bu ne gerginlik?”
Hafize
Hanım’ın yüzü sıcaktan ve telaştan kıpkırmızı olmuştu. Kıyafetini giyindi ve
mutfağa giderek yemekleri servis tabaklarına koymaya başladı. Kaç yaşına
gelmişti hala ne zaman bir misafir gelse telaşlanırdı. Her şeyin tastamam
olması için önceden hazırlıklar yapardı. Bir hafta öncesinden ne ikram
edeceğini kararlaştırırdı. Bir gün önce nerede ise tüm yapılacakları hazır eder,
son güne bir şey bırakmazdı.
Bu
sefer misafirleri geleceklerini öğleden sonra haber vermişlerdi.
“Bir şey yapma
sakın biz sizi görmek istiyoruz.”
Ama
öyle olmazdı ki, hiç bir şey yapmamak!
Ahmet
Bey “Biz ne yiyorsak onu yerler hanım.
Misafir dediğin çat kapı da gelir. Hem öyle daha samimi. Evde ne varsa ikram
edersin. Yanına bir de çay, oldu bitti. Temizliği de abartma, zaten her yer
temiz. Yaşanılan yer tabii dağılacak bazen. Kızlara söyle çamaşırları
kaldırsınlar, bir de süpürsünler yeter. Çok yoruyorsun kendini.”
Ahmet
Bey böyle düşündüğü için Hafize Hanım çok sinir olurdu.
“Bu erkekler hiç
adap bilmiyor” diye düşünürdü. Hatta geçmişte eşinin son anda
misafir davet etmesinden dolayı ona küsüp günlerce konuşmadığı olmuştu.
Oysa
Ahmet Bey, onu telaşlandırmak istememişti. Sürpriz olsun istemişti.. Ama zaten
Hafize Hanım sürpriz de sevmezdi.
Deneyimsel
Tasarım Öğretisi der ki; “İnsanlar
birbirinden farklıdır ve çeşit çeşittir.
Kimimizin hoşuna gideni kimimiz çirkin bulur.”
Nasıl ki ağaçlara dışarıdan baktığımızda benzer gözükürler ama detaya inince farklılaşırlar. Kimi meyve verir, kimi vermez. Bu meyvelerin kimi ekşidir, kimi tatlı. Bu çeşitlilik hayata zenginlik katar. İnsanların da birbirinden farklı olması da böyledir. Kimimiz sürprizleri severken, kimiz hiç sevmeyiz. Kimimiz hayatı daha rahat algılarken kimimiz çok ciddiye alırız. Farklılıklarımızı bilmediğimizde karşımızdakinin bizden farklı davranışlarından rahatsız olabiliriz. “İnadına yapıyor” deriz. Böylece tartışmanın çıkış sebebi çok basit de olsa, sonrasında birbirimize verdiğimiz tepkiler olayı kavgaya dönüştürür.
Böylece insan tartışmaya sebep olan farklılıklarını yönetemez ve ilişkilerine adeta düğüm atar. Aynı evde yaşadığı eşini, evladını, komşusunu ya da patronunu düşman gibi bile görebilir.
Oysa etrafımızdakilerin
bizden farklı olduğunu kabul ettiğimizde onları anlamamız kolaylaşır. Daha az
kızan, daha az gerilen ama daha anlayışlı kişiler olabiliriz.
Deneyimsel
Tasarım Öğretisi geçmiş deneyimlerden yola çıkarak, geleceğimizi
tasarlamaya yönelik stratejiler üreten bir bilgi topluluğudur.
“Kim Kimdir”,”
İlişkilerde Ustalık” ve “Başarı Psikolojisi” seminerleriyle
mutlu ve başarılı olmak isteyen insanlara problemlerini çözmeleri ve
hedeflerine ulaşabilmeleri için ihtiyaç duydukları yöntemleri öğretir.
"Hayatta
hiçbir zaman keşfedilemeyecek tek bir şey vardır; Daha iyisi…"
Yahya Hamurcu
Yorumlar
Kaleminize sağlık 🌸
Misafirde gerilenler, gerilmeyenler…
Temizlikte detaya girenler, girmeyenler…
Farklılıklarımız zenginliklerimiz gerçekten…
Farklılıklarımızı kabul edip, yönetebilme dileğiyle…
Teşekkürler Sevgili Yazar, emeklerinize sağlık. 🌷
Farklılıklarımızı kabul ettiğimizde hayata da bir sıfır önden başlamış oluyoruz .