Damda Deve Aranır mı?
Kapıdan gelen sesten irkilerek uyandı Derya. Kimdi bu şimdi? Hareket dahi
etmek istemiyordu. Arkadaşı Gül’ün sesi, enerjisi bütün odaya dolmuştu;
- Günaydıııın! Hayat kısa, bak yine doğdu güneş.
Hava mis gibi, biraz yürüyelim. Sana da iyi gelir. Bak; ağaçlar çiçek açtı,
çimenler yeşerdi. Her kışın bir baharı var. Hoş, bu yıl kışı pek göremedik ama
olsun. Geçmez dediğin neler geçti. Biraz zaman sadece…Üstesinden geleceksin
inanıyorum, geçecek... Her zaman kanamayacak yaran ama lütfen şu
acıklı ruh halinden çık. Besleme onları, yarın çok üzülürsün. Tüketiyorsun
kendini, zamanını enerjini. Tamam, anlıyorum; zor, kolay değil yaşadıkların ama
yolumuza bakalım ki kolaylaşsın. Kalk, yürüyelim biraz, açılırsın. Açalım şu
camı kapıyı da içeriye temiz hava girsin, rehavetle yer değiştirsin.
- Hiç canım istemiyor
ne olur ısrar etme, biraz daha uyuyayım.
- Uyuyunca sorunların
çözülüyor(!) tabi. Kaç saattir uyumuşsun bak, doydun mu? Doymadın, şimdi
uyuyunca mı doyacaksın? Kalk kalk, hadi! Çıkar şu pijamaları, ben mi giydireyim
eşofmanı öyle mi istersin?
- Yok, sen
durmayacaksın anlaşıldı. Tamam, kalktım... Duş alayım, giyinip geliyorum.
Parka doğru yürüdüler.
Derya’ ya yürümek iyi gelmişti. Gül’ün kararlılığı onu harekete geçirmişti.
Arkadaşının toparlanması için çabalayışı o kadar samimiydi ki “İyi ki tanımışım” dedi içinden.
Derya’ya çalışmak zor
gelir, patronunu anlayışsızlığından yakınırdı. Mesai saatlerine dikkat etmez,
zamanın bereketsizliğinden yakınırdı. Evrakları teslim etmesi gereken zamana
gerekli özeni göstermezdi. Sonrasında olmamış diye geri gelince üzülürdü. İş
arkadaşlarının ihtiyacı nedir diye düşünemezdi. Farkında bile değildi bu
durumun. Kendi iç dünyasındaki sıkıntılardan çıkamıyordu. Sonra da insanların bencilliğinden
yakınırdı. “Hep mi aynı şeyleri yaşar insan?” derdi. Çözümü de iş yeri
değişikliğinde bulurdu. Ne var ki bu ayrıldığı dördüncü iş yeriydi.
Evlenip yuva kurmak
isterdi. Cilt bakımına bu yaşta bir servet ödemişti. Kılığına kıyafetine dikkat
ederdi ama ‘’İyi bir yuva nasıl kurulur, iyi bir eş nasıl seçilir, iyi bir
kadın, iyi bir anne nasıl olmalı?’’ Bunlara kafa yormak istemezdi. “Gezeriz, eğleniriz, sevince her şeyin
üstesinden geliriz, ev işlerini de zamanla
hallederiz.” diye düşünürdü.
Annesi babası Derya’ya çok düşkündü. Birini iki etmemişlerdi. Prenslere layık prenses kızımız diye büyütmüşlerdi. Ne var ki Derya kendini prenses gibi hissetmiyordu. Onların sunduğu imkânlar da zamanla yetmez olmuştu. Onları aramak, sormak, bir ihtiyaçları olabilir mi sorusunu sormak aklına bile gelmiyordu. Cep telefonunun yenisi çıkıyor, o hemen değiştiriyordu. Hiçbir şey onu tatmin etmek için yetmiyordu. Yiyor, içiyor, geziyor imkânları çoktu ama içinde koca bir boşluk vardı. Mutlu değildi, şikâyeti normalleştirmişti. Derdi sadece kendi isteklerini karşılayacak imkânlarını artırmaktı. Daha fazlası olunca içindeki o boşluğu doldurabileceğini zannediyordu. İstekleriyle uyumlu olanı dostu, uyumsuz olanı ise düşmanı zannediyordu.
Yürüyüşte Derya, Gül ile dertleşmeye başlamıştı;
- Kimseyi görmek duymak istemiyorum,
yalnızlık iyi geliyor.
- Aşk olsun, ben de
gideyim istersen? Olur mu öyle şey. Hayatında bazı konularda dengeye gelmen
gerekiyor. Onun için de hareket başlatman ve kararlı yol alman gerekiyor.
Zamanla adım adım, kararlı ve net olman gerekiyor. Üzme canını, zamanla
düzelecek. Sana iyi bir sen lazım. Ancak bunun için çabalaman gerekecek…
İnsan çözüme bakması gereken
yerden bakmak yerine üstünü örttüğünde,
Annesi babası, eşi,
çocuğu, ekonomisi, arkadaşı, patronu, şartları suçlu oluverir…
Kapatınca gözlerini,
tıkayınca kulağını,
Unutmayı öğretince
kendine, hatırlamak istemeyince,
Öğrenmek yerine yok
saymayı tercih edince,
Sahip olduğu
imkânlardaki zenginliği göremez.
Daha fazlasıyla mutlu
olacağı zannına kapılır.
Devam eder farklı
sahnelerde kısır döngü…
Yok saydığında
problemi, suçladığında dış dünyayı,
“Yaşanmışlıklardan
hangi dersi aldın?” sorusunu kendine sormayı unutunca,
Çözüme değil probleme
odaklandığında,
Hayatın sorduğu soruyu
soruna dönüştürdüğünde,
Kaygısı, korkusu yanlış
yerde olunca,
Harekete geçemediği bir dünyada
Mutlu olmayı istemek,
Damda deve
aramak değil midir?
Deneyimsel
Tasarım Öğretisi der ki: “Problem neredeyse
çözümü de oradadır.”
İnsanın mutluluğu, ona
sorulan sorulara biriktirdiği doğru cevaplarda gizlidir.
Yeter ki çözüm odaklı
ol. Doğru pencereden bak, doğru oku soruyu ki çözebilesin. Sen çözmek istersen
ikramı gelir tasalanma.
Çözüm üreten, gerçek
mutluluğu anlayanlardan olmak ümidiyle…
Deneyimsel
Tasarım Öğretisi geçmiş deneyimlerden yola çıkarak, geleceğimizi
tasarlamaya yönelik stratejiler üreten bir bilgi topluluğudur.
“Kim Kimdir”,”
İlişkilerde Ustalık” ve “Başarı Psikolojisi” seminerleriyle
mutlu ve başarılı olmak isteyen insanlara problemlerini çözmeleri ve
hedeflerine ulaşabilmeleri için ihtiyaç duydukları yöntemleri öğretir.
"Hayatta
hiçbir zaman keşfedilemeyecek tek bir şey vardır; Daha iyisi…"
Yahya Hamurcu
Yorumlar
Kaleminize sağlık 🌸
Basite disipline olarak , Hareketi başlattığı an insan değişmeye de başlar .