Kıymet Pastanesi
Dağların ardından güneşin
batışını hayranlıkla izledi. Güneşin ışığı, gözlerine kısmasına gerek olmadan
bakabileceği kıvamdaydı. Pastanenin giriş kapısında elleri arkasında bağlı
etrafı seyrediyordu. Girişte sallanan ferforje levhanın sesine yöneldi,
yağlanması gerekiyordu. Ne çok zaman geçmişti bu levhayı asalı, daha dün gibiydi. Pastanede çırak olan Sami’ye seslendi: “Sami levhayı indir. Bazı yerleri paslanmış,
boyayıp yağlayalım sonra asalım.” Sami hemen işe koyuldu. Nedim Usta 20 yıl önce açmıştı dükkânını, halen de
çalışmaya devam ediyordu. Eşi Nalan Hanım’a kalsa artık bırakmalıydı, yeterdi
ama Nedim Usta işini severdi. “Çalışmak
bana iyi geliyor.” derdi.
Kıymet Pastanesi; şehrin kalabalığından uzak,
şirin mi şirin bir pastaneydi. Ahşap sandalyeler üzerindeki yumuşak minderler,
insana kendini evinde gibi rahat hissettirirdi. Güneşi iyi aldığından dükkânda
güzel çiçekler yeşerirdi. Her masada bir canlı çiçek olmasını isterdi Nedim
Usta. Çalışanlarından da bu konuya özen göstermelerini beklerdi. Masa
örtülerini de eşi özenle seçerdi. Kitaplık ve berjerlerin yer aldığı bir kitap
okuma alanı vardı. Yormayan bir müzik arka fonda açık olurdu. Çayını kendi
nasıl içmek isterse öyle ikram ederdi. Demlerken az
ama sık demlettirirdi. İyi bir şey ortaya koymak
için alacağı malzemeyi özenle seçerdi.
Yapılışı ise emekle, beceriye dönüşürdü. Kahvesini, çayını içen; pastasını,
böreğini yiye insanların neşesini görmek onu mutlu hissettirirdi. “İnsana iyi gelecek şeyler nedir?” sorusunu
kendine sorardı. İyi bir cevap için de elinden geleni yapardı. Simit, açma,
poğaçalarının lezzetinde bir standardı vardı. Aynı tadı, lezzeti arayanların
durağıydı Kıymet Pastanesi. O
nedenle devamlı müşterisi çoktu.
Ev yapımı tadında
lezzetlerinin tarifini isteyenlere tarifi vermekten kaçınmazdı. Eşi Nalan Hanım
bu duruma bazen kızardı. “Müşteri
kaçırıyorsun, evde yaparsa bize niye gelsin?” derdi. Nedim Bey de: “O gider belki ama bereketiyle daha iyi
müşteri gelir, güzel hatunum...” derdi.
Her zaman cana yakın ve
tebessümlüydü. Hep daha iyisi olduğuna inanırdı. Bu nedenle kendine ve işine
iyi şeyler eklemek isterdi. Hemen hemen her gün övgü alırdı ancak tebessüm edip
geçerdi. Ola ki eleştirilse de aniden çıkışmazdı, anlamaya çalışırdı. Öyle ya
herkesi memnun edemezdi, belki de kendisi hatalı olabilirdi. ‘’Nasıl düzeltebiliriz?’’e bilinç verirdi.
Bazen hatalı da olmayabilirdi ama hayat böyleydi. Ne kadar doğru şeyler yapsa
da illaki beğenenler ya da beğenmeyenler olacaktı.
Nedim Usta bir şeyden emindi. İşini iyi yapmaya, kıymetlendirmeye
çalışıyordu. Hala ilk günkü gibi pasta kurabiye yaparken seve seve yapardı. Yanındaki
kalfa ve çıraklar onun hayat enerjisini hayranlıkla izlerlerdi. Sadık da o
kalfalardan biriydi. Bir usta olacaksa Nedim Usta gibi olmalıydı. Sadık,
ustasına sadık kalmış, işin inceliklerini ondan öğrenmişti. Şimdilerde Sadık
ikinci pastane şubesini açmıştı. Davetiyesini dükkânına gelerek, elleriyle
Nedim Ustasına takdim etmişti. Açılışı onun yapmasını istiyordu. Nedim Usta
seve seve gelirim diyerek uğurladı Sadık’ı.
Sadık gittikten sonra Nalan
Hanım, Nedim Usta’nın yanına uğradı.
-
İkinci şubeyi de açtı, helal olsun.
-
Gurur duydum, omuzlarım kabardı.
-
Başkası olsa ben yapamadım diye canı sıkılır. Âlem adamsın Nedim Bey!
-
Benim amacım, çoğalmak değil ki, yaptığım her neyse onu iyi yapmak. Zoru da kolayı da
yaparken keyif almak, güzelleştirmek. Meselem, kendi işimi severken elimden
geldiğince başkalarına da sevdirmek, iyi yetiştirmek. Benim yanımdaki
elamanımın azmederek benden daha iyi yerlere gelmesi beni gururlandırır. Ona
iyi gelmişim demek ki. Hem ben bir şey kaybetmiş değilim. İnsan bazen bazı konularda eksik kaldığını
zannedebiliyor. Aile, sağlık, ev, iş hayatı, dostlar, para vb.
liste uzar gider. Kim bilir, belki eksik
kaldığını düşündüğümüz kısımlarım, onlardan birinden ya da bir kaçından
fazlasıyla almışımdır. Ne mutlu alacaklıysam...
-
İyi ki sen, diyerek
elini tuttu Nalan Hanım.
Deneyimsel Tasarım Öğretisi der ki: “Eğer
insan karşındakinin ihtiyacını kendi çıkarının önüne koyarsa toplamda kazanır.
Hem kendi hayatını hem de ihtiyaç gördüğünü kıymetlendiren olur.”
Nedim Usta çayını bitirdi,
ayağa kalktı: “Haydi bakalım!”
diyerek ellerini birleştirdi. Çırağı Sami’ ye seslendi: “Kolları sıva başlıyoruz, mutfağa giriyoruz…”
Ne
mutlu çevresindekileri kıymetlendirebilenlere!
Deneyimsel
Tasarım Öğretisi geçmiş deneyimlerden yola çıkarak, geleceğimizi
tasarlamaya yönelik stratejiler üreten bir bilgi topluluğudur.
“Kim Kimdir”,”
İlişkilerde Ustalık” ve “Başarı Psikolojisi” seminerleriyle
mutlu ve başarılı olmak isteyen insanlara problemlerini çözmeleri ve
hedeflerine ulaşabilmeleri için ihtiyaç duydukları yöntemleri öğretir.
"Hayatta
hiçbir zaman keşfedilemeyecek tek bir şey vardır; Daha iyisi…"
Yahya Hamurcu
Yorumlar
..
Elindekileri kıymete dönüştüren , gerçek bir yetiştiren olmak ne kıymetli …
Hayata fayda ve güzellik verenlerden olma dileğiyle…
Teşekkürler Sevgili Yazar, emeklerinize sağlık. 🌷