Memo’nun Günlüğü Yazı Dizisi -1 İyiliğin Karşılığı Ancak İyiliktir

Deneyimsel Tasarım Öğretisi


Memo’nun Günlüğü Yazı Dizisi -1
İyiliğin Karşılığı Ancak İyiliktir

Sinem bir sağlık üniversitesinde uzun süredir çalışmaktaydı. Başarılı bir kariyeri vardı, işini de seviyordu. Hayatında büyük değişiklikler olmamıştı. Evi ile işi arasında mekik dokuyan, büyük riskler almaktan hoşlanmayan biriydi. Ara sıra seyahatlere çıksa da bu çok kısa sürerdi. İşinden kalan vakitlerde zamanını hobilerine ayırır, bazen doğa yürüyüşleri yapardı. Sessiz, sakin, rutininde devam eden bir hayatı vardı. Ömrünün en verimli çağında, hayal ettiği hayatı yaşıyordu. Gençlik hataları ezmiş geçmiş, deneme yanılma yolu ile öğrenirken çok şeyi de kaçırmıştı. Bu döneminde kendini tanımaya yeni başlamış, “Bize göre yaşamalısın” diyen elâlemden kurtulmaya çeyrek kalmıştı. Faydası olmayan haberleri izlemez, insanların anlattığı olumsuz hikayelerden uzak dururdu. Mükemmel olmayı öğütleyen bir aile ve toplum içinde yetişmişti. Şimdi tam aksine; işine, hedeflerine ve aynı zamanda içindeki huzura konsantre idi.  Huzurlu yaşamanın giriş-gelişme kısmında varoluş sebebinin sırrını da bulmuştu:  İyiliğin karşılığı ancak iyiliktir.  

Her şeyin rutin devam ettiği bir sabahtı. Çalıştığı üniversite bir insani yardım vakfı ile anlaşma yaptı. Adı; “İyilik Anlaşması” idi. Sinem ne olduğunu başta anlayamadı. Çok geçmeden, ortak planlanan bir gezi ile, tanışmak için üniversiteden bir grubun ‘Sınır ve ötesi’ gezisine gideceğini öğrendi. Antep üzerinden Hatay sınırına giderek oradaki savaş mağduru insanları göreceklerdi. Bu fikir çok ilginç geldi. Herhangi bir gezi değildi. Bir amacı vardı. Daha önce görmediği şeyleri görecek, yeni deneyimler yaşayacaktı. İçinde ufak bir heyecan belirdiğini fark etti. O da bu gruba ismini yazdırdı.

Birkaç hafta sonra, yağmurlu bir sabah, gezi için yola çıktılar. İçinde anlam veremediği bir duygu vardı. Merak olduğunu düşündü ama daha farklı bir şeydi. Hatay sınırına varana kadar uyudu, uyandı, kitap okudu, yazılar yazdı. Yolculuk bile keyifli geldi. Uzun zamandır yapmadığı bir şeydi. Biraz sırtı ağrımış olsa da göreceklerinin merakıyla ağrısı hafifledi. Sahi ne güzel bir adı vardı projenin; “İyilik.” İnsan hayat koşturmacasında iyilik yapmaya ne kadar odaklanıyordu? Yaptığı birçok şey yeterli geliyordu. Çalışırken kimseye zarar vermiyor olması, trafik kurallarına uyması veya sokak hayvanlarına yardım, köşedeki caminin yardım kutusuna para atmak ya da ailene destek olmak. Bunların hepsi iyilikti evet. Peki yeterli miydi? Daha fazlasını yapabilecek potansiyeli yok muydu? Bu vakıf durduk yerde neden üniversitelerine gelmişti? Bunun gibi birçok soruyla nihayet yolu tamamladı. Arabadan indiğinde sanki yabancı bir ülkedeymiş gibi şaşkın gözlerle etrafı inceledi. Grup liderinin yönlendirmesiyle bir binaya doğru hareket ettiler. Burası kimsesiz çocukların olduğu bir bölgeydi.

Daha doğar doğmaz hastanede terk edilenler ve yoksulluk sebebiyle gözyaşları içinde mecburen bırakılanlar… Bambaşka bir ülkeden kimsesiz olarak getirilenler de vardı. Ama ne öyküler, hayretle dinledi. Hangi birine bakacağına, neye üzüleceğine şaşırdı. Yaşadığı dünyadan çok farklı bir yerdi burası. Sanki zaman durmuş, bilinci başka bir duruma geçmişti. Çocuklara baktığında içinde bir acı, anlam veremediği bir kırılma ve yoğun bir hüzün oldu. Hepsi ne kadar da masumdu. Sevgi dolu gözlerle yanına yaklaşıyorlar ve sadece biraz ilgi istiyorlardı. Biraz ‘sevilmek’ hepsi bu. Orada zaten beslenme ihtiyaçları şu veya bu şekilde karşılanıyordu. Peki manevi ihtiyaçları? Başlarının okşanması, birine ‘anne’ demek, birine nazlanmak, hastalandığında, üzüldüğünde dizinde ağlayabilmek? Bunları nasıl karşılayacaklardı? Her insan gibi iyi bir insan olarak doğdular. Peki iyi kalabilecekler miydi?

Deneyimsel Tasarım Öğretisi

Hepsine birden yardım etmek, alıp götürmek istedi ama bu imkansızdı. Zor da olsa ziyaretin sonunda oradan ayrıldı ve evine doğru yola çıktı. Bundan sonra aynı Sinem olamayacağının farkındaydı. İstanbul’a döndükten sonra sınırda gördükleri aklından hiç çıkmadı. Hep o masum, yetim ve iyi kalpli çocukların gözleri, gözlerinin önünde idi.

Hafta sonu bitti ve her şeye rağmen işe gitmek zorundaydı. Üniversiteye gitti ve yorgun gözlerini gözlüklerle gizleyerek hızlıca odasına çıktı. Bilgisayarını açtı, bir kahve söyledi. Çalışma masasının arkasından neşe ile cıvıldayan öğrencilere ve parıldayan güneşe baktı. Düşünceler peşini bırakmadı. Bu işinin neresinden tutabilirim dedikçe zihnine parlak fikirler geldi.

Koruyucu anne olabilir miydi? Biraz daha düşündü; vesveseler üşüştü zihnine.  Sonra en yakın bilge arkadaşını aradı. Hiç beklenmeyen olumsuz bir tepki ile karşılaştı. Tanıdığı en merhametli, dingin ve iyi düşünen insandı. Koruyucu anne olmanın zorluklarından, risklerinden, çıkmazlarından bahsetti. Öyle bir konuştu ki; sanki sevap değil günah işleyecekti.  Bu yaştan sonra tek başına çocuk mu büyütülürdü? Doğruydu ama içi bir başka, dışı bir başka. Mesele bambaşka…

Gerçekten ‘koruyucu anne’  olabilir miydi?

Aklında sorular vardı:

“Ya ailesi bir gün çıkıp gelirse?”

“Ya çocuk büyüyünce ailesini aramak isterse?”

“Ya çocuk kötü huylu çıkarsa? Baş edemezse”

“Masrafları ile baş edebilir mi?” 

“Yaşlı annesi ve babasının mesuliyeti varken başka bir tanesine ihtiyaç var mı?”

İçini saran iyilik hissine karşılık bu vazgeçme hissi neden bu kadar ağır basıyordu?

Başka bir varlığın hayatına anlam katmak, ihtiyacı olana ihtiyacını vermek neden zor olsun ki? Her soru zıddı ile geliyordu.

Ama Sinem kararlıydı, tüm bu soruların cevabını bulmak istiyordu.

Deneyimsel Tasarım Öğretisi der ki; “En kötü karar bile karasızlıktan iyidir.”

Peki Sinem’in kararı ne olacaktı?

 

Deneyimsel Tasarım Öğretisi geçmiş deneyimlerden yola çıkarak, geleceğimizi tasarlamaya yönelik stratejiler üreten bir bilgi topluluğudur.

“Kim Kimdir”,” İlişkilerde Ustalık” ve “Başarı Psikolojisi” seminerleriyle mutlu ve başarılı olmak isteyen insanlara problemlerini çözmeleri ve hedeflerine ulaşabilmeleri için ihtiyaç duydukları yöntemleri öğretir. 

"Hayatta hiçbir zaman keşfedilemeyecek tek bir şey vardır; Daha iyisi…"

Yahya Hamurcu




Yorumlar

Havva Ağırdil dedi ki…
Doğru işin başı çok da kolay olmadığı gibi destekleyenide az olur, insan doğru bildiğini yaparken Rabbisinden güç alırsa o işi başarır.
Gulcin dedi ki…
Ne güzel bir yazı, insanı merak ettiği süreçle ilgili bilgilendirecek gibi görünüyor..Çok önemli bir konu teşekkürler..
Beril dedi ki…
Sinem iyi bir koruyucu anne olur, arkadaşı da onun beklentisini düşürmek için yolun pürüzlü taraflarını düşündürtmek istemiştir.
Merakla bekliyorum devamını
Merve B. dedi ki…
İnsanın içini sıcacık eden bir yazı emeğine sağlık😀
Ayşe Budak dedi ki…
İyiliğin karşılığı iyilikten başka birşey midir...💐💐💐
Ayşe Budak dedi ki…
İyiliğin karşılığı iyilikten başka birşey midir...💐💐💐
Adsız dedi ki…
Sinem duyumlara yanıt vermiş, yola çıkmış.
Yol boyu farkına varmış, anlamlandırmış.
İhtiyaçlarını duymuş, görmüş.
Harekete geçmiş, eylemini seçmiş.
Kutuplarda gitmiş gelmiş.
Sinem ne karar verirse versin (ki gönlümden geçen anne olması ✿)
Tanımladıkça, anlamlandırdıkça
Parçasıyla, bütünüyle hemhal oldukça
Huzurlu olacağına, bütüne hizmet edeceğine şüphem yok..
Heyecanla bekliyorum ✿
Adsız dedi ki…
Sinem’in hikayesini okurken, içindeki iyilik potansiyelini keşfetme sürecine tanık olmak gerçekten ilham verici. Çoğu zaman hayatın rutinleri ve sorumluluklarımız, bizi daha derin anlamlar aramaktan alıkoyabiliyor. Ancak Sinem’in yaşadığı gibi, bazen bir adım atmak ve o rutinlerin dışına çıkmak, içimizde uyuyan güzel duyguları uyandırabiliyor. 'İyilik Anlaşması' projesi, sadece bir yardım gezisi değil, aynı zamanda içsel bir yolculuk olmuş. Bu tür deneyimlerin insanı değiştirip daha anlamlı bir hayata yönlendirebileceğine inanıyorum. Sinem gibi cesaretle, iyilik arayışını sürdüren herkese selam olsun!
Adsız dedi ki…
Sinem’in hikayesini okurken, içindeki iyilik potansiyelini keşfetme sürecine tanık olmak gerçekten ilham verici. Çoğu zaman hayatın rutinleri ve sorumluluklarımız, bizi daha derin anlamlar aramaktan alıkoyabiliyor. Ancak Sinem’in yaşadığı gibi, bazen bir adım atmak ve o rutinlerin dışına çıkmak, içimizde uyuyan güzel duyguları uyandırabiliyor. 'İyilik Anlaşması' projesi, sadece bir yardım gezisi değil, aynı zamanda içsel bir yolculuk olmuş. Bu tür deneyimlerin insanı değiştirip daha anlamlı bir hayata yönlendirebileceğine inanıyorum. Sinem gibi cesaretle, iyilik arayışını sürdüren herkese selam olsun!
HRK dedi ki…
Ahh canımız Memo ve cesur anne adayı…
Kalbim pır pır, tüylerim diken diken heyecanla okudum. Sanki sonunu bilmez gibi; “Lütfen Sinem al Memo’yu evine götür” diyesim geldi… İyi ki iyi insanlar var iyi ki iyiliği yaymaya çalışıyorlar…
Adsız dedi ki…
Hocam kalbinize yüreğinize sağlık 🌸Dilerim Rabbim bizlerede bu iyiliği yapabilmeyi nasip etsin inşAllah✨
Adsız dedi ki…
Hocam kalbinize yüreğinize sağlık 🌸Dilerim Rabbim bizlerede bu iyiliği yapabilmeyi nasip etsin inşAllah✨
MC dedi ki…
Çok farklı bir sancı bu... Yapıp yapamayacağından emin olmamak... Bu öykü nereye varacak merak ettim :)
Şükran dedi ki…
İyiliğin karşılığı başka ne olabilir?
Songül özçeltij dedi ki…
Yazının devamını sabırsızlıkla bekliyorum
KY dedi ki…
İyiliğin karşılığı ancak iyiliktir 💐
Sadakat dedi ki…
Karar insanı hedefe götürür...
Gülcan dedi ki…
En kötü karar bile kararsızlıktan iyidir…
Ne dolu bir cümle…
Doğru kararlar vermek dileğiyle kaleminize sağlık…
Duygu Desticioğlu dedi ki…
kararlarımızı iyilik ile alabilmek dileği ile
Adsız dedi ki…
En kötü karar bile kararsızlıktan iyidir.
Figen Ekame dedi ki…
En kötü karar bile karasızlıktan iyidir.
Adsız dedi ki…
Kaleminize sağlık🌹

Kararda danıştıktan sonra net olabilmek . Sonraki süreci kolaylaştırmanın , belirsizliği ortadan kaldırmanın ilk yolu .
Kararında ne kadar netsin !
Sibel Basılgan dedi ki…
Karardan önce birilerine danışmak ama o birileri bu yollardan
daha önce geçmiş ise insana yol göstermede daha deneyimli olabiliyor. Sinem'de birilerine danışarak bir yola girmiş. Merakla bekliyorum devamını. Teşekkürler kaleminize sağlık ☺️🪷🪷🪷