Hazine

Deneyimsel Tasarım Öğretisi

 

HAZİNE

Çocukluğu küçük bir ilçede geçmişti. Çam ve kekik kokan dağlarda gökyüzüne ulaşmak istercesine koşardı. Elmaları dalından koparır, üzümü bağından yerdi. Gelincikler, papatyalar bahar geldiğinde çiçek açardı. Sonbaharda ise renk şöleni devam ederdi. Ormanlık alanlarda arkadaşlarıyla böğürtlen, mantar toplardı. Kozalakları, taşları, rengarenk yaprakları annesine getirirdi. “Hazine buldum anne, sakla!” derdi. Dut ağacının tepesinden manzarayı izlemeyi severdi. Akşamüstü olduğunda kim önce eve gidecek diye arkadaşlarıyla yarışa girerlerdi. Güneşin batışını ağaçların tepesinde izlemeyi çok severdi. Kışları oldukça çetin geçer, kar bir metreyi bulurdu. İlçede elektrik kesilir, bazen günlerce gelmezdi. Sobanın tavana yansıyan görüntüsünde babasının anlattığı masalları dinleyerek uyurdu. Mum ışığında ders çalışmak artık normali olmuştu. Küçük kedisi Zeytin, kucağından inmezdi. Gün içinde gelir, bazen de eve günlerce uğramazdı.

Soba yandığı zaman kuzinesinde bir şeyler pişirmeyi severdi. En sevdiği ise sobada pişen patates ve soğandı.  Mayalı ekmekle sıkma da hiç fena olmazdı. İlçede kimin bacası tütse oraya yufka ekmek yapmalarına yardıma giderdi. Zaman ve emek vererek yufka yapmayı öğrenmişti. Gün içinde ise arkadaşlarıyla arka bahçede çamurdan çanaklar yapar oyun oynarlardı. Mutlu, tebessümlü bir çocuktu Elif. Kalabalık bir ailenin büyük kızıydı, sahip olduklarıyla mutlu olmayı bilirdi. Onu mutlu eden anılarının hiçbirini parayla satın almamıştı.

Yıllar yıllar sonra Elif Ahmet’le evlenmiş ve iki çocuk annesi olmuştu. Beraber emek vererek yeni bir ev almışlardı. Eşi Ahmet, canla başla çalışırken Elif de her türlü desteği vermişti. Tutumlu bir anne olan Elif evde hiçbir şeyi israf etmek istemezdi. Çocuklarını da öyle yetiştirmeye çalışırdı. Çünkü kendi hayatında bunun faydalarını çok görmüştü. Canlarının sıkılmasını, harekete geçmeleri için bir fırsat olarak görürdü. Evlerine taşınma sürecinde onlara da ufak tefek işler vermişti.

Evlerine taşındıklarında ailesi ve yakın akrabaları bir elden desteklemiş ve kısa sürede yerleşmişlerdi. İki hafta sonra komşuları haber göndermişti. “Hoş geldin’e geleceğiz.” Elif, “Buyrun gelin...” diyerek kabul etti. Temizlik yapıldı, ikramlıklar hazırlandı, komşular geldi. Geldiler gelmesine de komşular siteden biraz dertliydi;

“Demir yolu çarşıya gitmemize engel oluyor, yolu uzatıyor. Duvar kâğıdı, laminentlerin rengi, fayansların büyüklüğü ve mutfak tezgâhının cinsi, vestiyer mobilyalarının tarzı, 5+1 değil 4+1” oluşu komşuların şikayet konusuydu. Elif konuşmaları şaşkınlıkla dinledi ve bir şey diyemedi.

Elif’e göre bu isteklerin sonu yoktu. Her zaman daha konforlusu olacaktı. İçinden; “Ben de zamanla böyle mi olacağım acaba?” diye geçirdi, kaygılandı. O an çocukluğunun geçtiği küçük ilçeyi, oradaki lojmanı ve ne kadar huzurlu olduklarını düşündü. Sonra bu evi alırken yaşadığı sevinci düşündü. Kirada kaldığı ev 30 yıllık bina olması nedeniyle biraz eskiydi.  Bu eve bakmaya geldiklerinde Elif çok beğenmişti. Ona göre çok küçük kusurları dışında ev çok güzeldi.

Deneyimsel Tasarım Öğretisi der ki: “Doyurucular arttıkça doyum marifeti düşer. İnsan ona verilenleri çok çabuk normalleştirip daha fazlasını ister.  

Peki, o zaman insanı yaşadığı hayattan tatmin eden şey neydi? Doyurucuları mı?

Ailece hafta sonu ormana gittiler ve doğayı keşfe çıktılar.  Evde olanlarla piknik sepeti hazırlandı. Oğlu Emir, ormandan topladığı palamutları ve kozalakları annesine getirdi. Bir hazine bulmuş gibi mutluydu. Elif görünce geçmişe gitti, duygulandı; “Bu, bir hazine Emir!..” diyebildi. Emir: “Teşekkür ederim annecim. Bak bakalım, başka neler var?” Ardından tebessüm edip; “Dahası da var” diyerek koştu ormana...

Daha keşfedecek kim bilir neler vardı?

Hayatta her şeyin bir ‘”daha”sı olabilir. Mesele, o ‘”daha”ları öğrenmede, keşfetmede arttırabilmek...

Daha nice kesiflere, öğrenmelere koşmak dileğiyle...

 

Deneyimsel Tasarım Öğretisi geçmiş deneyimlerden yola çıkarak, geleceğimizi tasarlamaya yönelik stratejiler üreten bir bilgi topluluğudur.

“Kim Kimdir”,” İlişkilerde Ustalık” ve “Başarı Psikolojisi” seminerleriyle mutlu ve başarılı olmak isteyen insanlara problemlerini çözmeleri ve hedeflerine ulaşabilmeleri için ihtiyaç duydukları yöntemleri öğretir. 

"Hayatta hiçbir zaman keşfedilemeyecek tek bir şey vardır; Daha iyisi…"

Yahya Hamurcu





Yorumlar

Adsız dedi ki…
Hazinelerimiz hiç bitmesin.
Havva Ağırdil dedi ki…
Doyurucular arttıkça doyum marifeti düşer. İnsan ona verilenleri çok çabuk normalleştirip daha fazlasını ister. ”
Sdk dedi ki…
İşte bir şeye sahip olmakla temas etmesi çok başka şeyler ...imkanlarilarin mutluluk getireceği ise insanın en büyük yanılgıları dan bir tanesi .... Aza hürmet edip gerçeği görenlere selam olsun
Adsız dedi ki…
Hislerime tercüman olan bir yazı emeğinize sağlık 🌾
Figen Ekame dedi ki…
Her zaman bir miktar açlık bırakabilmek... Nefse ters ama insanın lehine...
Adsız dedi ki…
Kaleminize sağlık 🌹
İnsanın doyum marifeti arttıkça , daha tebessümlü daha mutlu oluyor .