Biri Beni Durdursun!
Kaçıncı denemesiydi artık hatırlamıyordu. Ama bu sefer kararlıydı, sigarayı bırakacaktı Nazan. Çekirdeğini, sakızını, cipsini, dondurmasını ve çikolatasını almış evin yolunu tutmuştu. Gördüğü her markete giresi bir şeyler alası vardı. Çaysız, kahvesiz olmazdı onu da almalıydı. Evde hepsi fazladan bulunmalıydı. Canı sıkıldığında çekirdeğin yanında olmazsa olmazıydı onlar. Krizim geldiğinde ne yiyerek bastırsam acaba diye sürekli etrafa bakınıyordu. Bıraksalar tüm mahalledeki marketleri boşaltacaktı. Birileri onu durdurmalıydı… Kendini bir şeyler almaktan alıkoyamıyordu ki… Markette kartındaki bakiyenin yetersiz olduğu bilgisi verildi. Sonunda tüm parasını da bitirmişti. Artık istese de sigarayı alamazdı zaten. Bu hafta sonu bu iş bitecekti. Yıllardır her gün 2 paket içiyordu ama artık ondan kurtulacaktı ve tertemiz bir su gibi olacaktı… Arınacaktı…
Eve girdiğinde onu annesi karşıladı. “Kızım ne yaptın, dünyaları almış getirmişsin. Yine mi arınma çalışmaları?” Annesi sigara içmeyen ve kokusunu bile sevmeyen biriydi. Nazan annesi ile sürekli tartışırdı salonda içmek istediği için. Ve Nazan, baskın gelir evin içinde rahat rahat içerdi sigarasını. Her yerde bir küllüğü, çakmağı ve paketi vardı Nazan’ın. Evin tek balkonlu odasına da el koymuştu. Balkonunda masası, küllüğü ve paketi hazır olurdu her zaman. Apartman boşluğuna bakan bir balkondu ama olsun. Çok anıları vardı o balkonda. Erkek arkadaşından ayrıldığında, barıştığında hep balkonda konuşur ve arkasından ya mutluluktan ya üzüntüden bir sigara yakardı mutlaka. Bazen onu anlayan tek varlığın o ince ve uzun çubuk olduğunu düşünürdü. Son tartışmalarında erkek arkadaşı çok sigara içmesinden rahatsız olduğunu ve bunu bırakmadan tekrar bir araya gelemeyeceğini söylemişti. Telefondaki kavgası biter bitmez yine o balkonda bir sigara yakıp onunla dertleşmişti. Ama ayrılık vakti gelmişti. Çünkü erkek arkadaşını çok seviyor onsuz yaşayamayacağını düşünüyordu. Sigarayla vedalaşmaktan başka çaresi yoktu…
Hafta sonuna giriyordu ve pazartesi günü resmi tatil olmasına ayrıca sevinmişti. Evde uyuyarak geçirebilirdi ilk günlerini. Yoksa sabah erken uyanırsa sigarasız ayılamaz ve ayakta duramazdı. Ertesi gün öğlene kadar yattı. Uyandığında çarşafına sinmiş koku, sigarayı aklına getirdi. Hemen yanında bulundurduğu parfümü sıktı. Biraz beklediğinde kokunun tam geçmediğini hissetti ve balkon kapısını açtı hemen. Balkonu açınca karşısında masası, küllüğü ve sigarası duruyordu. Tül perdeyi çekti ve tekrar eve girdi. Bir şeyler atıştırmak için önce mutfağa geçti. O da nesi? Annesi çikolatalı kek yapmıştı. Yanına bir de kahve olursa ne güzel olurdu. Hemen kahvesini yapıp pastası ile salona geçti. Bir yandan da televizyon izlemek istiyordu. Gündüz çok farklı bir program yoktu. Evlilik programı vardı bir tek. Canının sıkılmasından iyiydi. Kahvesini yudumlarken izledikleri 10 dakikada moralini alt üst etmişti. Televizyonu kapatıp pastasına gömüldü. Lokmaları daha rahat yutmak için kahvesini de bir yandan içiyordu. Ama bir tat alamıyor yedikçe yiyesi geliyordu. Hatta yedikçe bir şeyleri daha ister hale geliyordu. Pasta bitti sıra çekirdekte, o bitti sıra cipste… Derken sürekli bir şey yediğini ve ağzının hiç boş durmadığını fark etti. Ama yetmiyordu bunlar, canı yine de sıkılıyor ve balkondaki eski dostuna gidip gelip el sallıyordu. “Biri olsa da onu durdursa” diye geçirdi aklından...
Akşama doğru eski bir komşuları annesine uğramış ve otururken bir sigara yakmak istemişti. Annesi, istemese de küllük ve paketi sunmuştu misafire. Misafir, Nazan’a dönüp “Sen içmiyor musun kızım?” deyince. “Hayır, içmiyorum efendim bıraktım ben” diye cevap vermişti. “Maşallah böyle temiz gençler yok bu devirde. Çok iyi yapmışsın kızım.” Ne kadar güzel bir cevaptı. Kendini tertemiz, arınmış hissetmişti bu cevaptan sonra. Ama önünde tüten dumanı kokladıkça canı çekmiyor değildi. Niye olmuyordu anlam veremiyordu. İçmeyecekti kafada bitirmişti yerine koyacağı bir sürü çözüm bulmuştu kendince. Ama olmuyordu yine geliyordu aklına. Gördüklerinden, yediklerinden, kokladıklarından bir şekilde aklına düşüyordu.
Deneyimsel Tasarım Öğretisi der ki;
Sakınmadan arınamazsın…
Bağımlı olduğu şeyi çağrıştıracak şeylerden uzak durmadan, onu bırakamaz insan.
Nazan bir yandan gergin, ağlamaklı ve içmeye ramak kalmış, bir yandan da düşünceliydi. “Olmuyormuş, kafasında bitirmekle oluyormuş bu işler” diye geçirdi. Dünkü Nazan ile bugün ki bir değildi. Sanki aynı Nazan konuşmuyordu. O sırada annesi “Ne o kızım gözlerin kan çanağı, bir arınma girişimin daha başarısız oldu galiba, zorlama daha fazla iç bir tane de canımız sıkılmasın” dedi. Nazan inanamıyordu annesi bile farklı konuşuyordu. Dayanamadı gözyaşları eşliğinde bir tane içti...
Evet, bir girişimi daha başarısızlıkla sonuçlanmıştı belki ama en azından şunu fark etmişti. Bu kadar sigarayı çağrıştıracak şeyin dibinde ondan kurtulması mümkün değildi. Bunu bilen birilerine danışmanın zamanı gelmişti. Bir dahakine arınarak değil ama birilerinin desteği ile ve sigarayı çağrıştıracaklardan uzak durarak bunu yapmalıydı. Çünkü insan;
Sakınmadan arınamıyordu…
Deneyimsel
Tasarım Öğretisi geçmiş deneyimlerden yola çıkarak, geleceğimizi
tasarlamaya yönelik stratejiler üreten bir bilgi topluluğudur.
“Kim Kimdir”,”
İlişkilerde Ustalık” ve “Başarı Psikolojisi” seminerleriyle
mutlu ve başarılı olmak isteyen insanlara problemlerini çözmeleri ve
hedeflerine ulaşabilmeleri için ihtiyaç duydukları yöntemleri öğretir.
"Hayatta
hiçbir zaman keşfedilemeyecek tek bir şey vardır; Daha iyisi…"
Yahya Hamurcu
Yorumlar
gerçek süreç başlar. Bağımlı olmak ömür boyu kalmak değil.
Her problemimizin bir çözümü var çok şükür
İnsanın bağımlılıklarını bırakabilmelerindeki en güzel stratejilerden biri belki de , sakınacağın şeyden uzaklaş, tüm tetikleyicileri ortadan kaldırır 🌱