Ömrünün Yazında

Deneyimsel Tasarım Öğretisi


ÖMRÜNÜN YAZINDA

Ömrünün yazındaydı. Saat 4 olmuştu, tam bronzlaşma vaktiydi. Güneş kremini sürüp şezlonga uzandı. Meyve suyundan tadarken etrafı izledi. Yeşilin denizle birleştiği bir manzarada,  kafeden gelen müzik sesleriyle kumsalda olmak çok güzeldi. Yazı, suyu çok seviyordu ve tabi tatili de. “Bütün yıl hatta bir ömür böyle geçse, ömrüm hep yaz gibi olsa.” diye geçirdi içinden genç kız.

Peki mümkün müydü gerçekten?

Sadece yazdan, bolluktan ibaret bir yaşam, soğuktan, zorluktan uzak? Oysa kış olmasa yazı arar mıydı insan? Aramazdı çünkü her şey zıddı ile anlamlı bu hayatta. Sadece kadınlardan oluşan bir dünya ya da erkeklerden oluşan bir dünya nasıl mümkün değilse bu da mümkün değildi. Sadece gezmeli, tüketimli, eğlenceli bir hayat da olamazdı. İnsan çalışıyorsa dinlenmesinin bir anlamı var. Çünkü dinlenmek, çalışınca akla geliyor. Sürekli dinlenen, tatil yapan kimse anlayabilir mi tatilinin değerini? Anlaması çok zor çünkü sadece yazdan ibaret bir ömür olmadığı gibi sadece tüketerek bir yaşam sürmek de mümkün değil.

Ömrünün en güzel zamanlarıydı. Şimdi gezmeyecekse ne zaman gezecek ve tatil yapacaktı? Hele yazın ders çalışmak kadar saçma bir şey yoktu onun için. Arkadaşları bu yıl girecekleri üniversite sınavı için dershaneye gitmeye başlamıştı bile. Öğretmenleri de ona ders çalışmasını tavsiye etse de bir türlü bu fikre alışamıyordu. Ailesi ile tatile gelip eğlenmeyi tercih etmişti. Bunalıyordu, elinden gelen bir şey yoktu ve ailesi de kıyamıyordu ona. Bir dediğini iki etmiyorlardı. Biricik kızlarıydı, tabi kırmayacaklardı. Bunun normal olduğunu düşünüyorlardı. ‘’Üniversite, iş hayatı hallolur’’ demişlerdi. O da ebeveynleri gibi düşünüyordu zaten. Şu an hem yaz mevsimindeydi hem de ömrünün baharında, yazındaydı ve ona göre kışa daha çok vardı. Bir ara çalışırdı elbet…

Hangi ara çalışırdı acaba? Anne-babasını kaybettiğinde, parasız kaldığında, hayatın gerçekleriyle yüzleştiği bir anda mı? Otuzlu yaşlarında mı? Yoksa kırklarda mı? Zaman geçiyordu ama o maddi imkanlarının, gençliğinin, güzelliğinin sonsuza kadar süreceğini zannediyordu… Otuzuna geldiğinde ders çalışabilir miydi?  O saatten sonra üniversiteye girip iş bulması kolay olur muydu?  Evlenmek, çocuk yapmak istiyordu. Bunların hepsi, hastalık olmasa, her şey yolunda gitse olabilecek şeylerdi. Peki, garantisi var mıydı? Ailemizin, onların bize sunduğu imkanların, güzelliğimizin, sağlığımızın, ömür boyu bizimle olacağının bir garantisi var mıydı?

Deneyimsel Tasarım Öğretisi

Yoktu elbet…

Deneyimsel Tasarım Öğretisi der ki;

“Her şey zıddı ile vardır hayatta,

Her kıtlıktan sonra bir bolluk,

Her bolluktan sonra bir kıtlık gelir…

Her avantajın bir dezavantajı vardır.”

Her yazdan sonra da bir kış gelir mutlaka…

Ama kiminin kışı yazdan bellidir; kara kış olarak gelir. Yazın bolluğunu hiç bitmeyecekmiş gibi tüketenlerin kışı... Bu genç kız gibi olanlarımızın kışı fırtınalı, çok soğuk gelir. Üstüne açlık, kıtlık eklenir. Çünkü tüketmiştir tüm haklarını yazdan.

Oysa hayvanlar bile saklamıştır kışlık gıdasını, yazın bolluğuna aldanmamıştır. Tedbirli olanlarımız hazırlamıştır konservelerini, domatesini, patlıcanını... Bazıları çalışırken kenara parasını koymuştur; hastalıkta, dar günde gerekirse diye. İşte bolluğunda kıtlığını düşünen kişilerdir bunlar. Onun içindir ki onların kışı başka geçer. Yumuşak bir kıştır, adeta bahar gibi...

Ömrünün yazında, yaz mevsiminde bunun geçici olduğunu fark eden ve kışını bahara çevirenlerden olmak dileği ile…


Deneyimsel Tasarım Öğretisi geçmiş deneyimlerden yola çıkarak, geleceğimizi tasarlamaya yönelik stratejiler üreten bir bilgi topluluğudur.

“Kim Kimdir”,” İlişkilerde Ustalık” ve “Başarı Psikolojisi” seminerleriyle mutlu ve başarılı olmak isteyen insanlara problemlerini çözmeleri ve hedeflerine ulaşabilmeleri için ihtiyaç duydukları yöntemleri öğretir. 

"Hayatta hiçbir zaman keşfedilemeyecek tek bir şey vardır; Daha iyisi…"

Yahya Hamurcu




Yorumlar

Duygu dedi ki…
Her şey geçici, kıvamda yaşamak en güzeli 🌸🌸
Nermin Yaman dedi ki…
Hepimiz o günleri geçirdik. Geçmeyecek zannettik ama göz açıp kapanıncaya kadar geçti bile.. Gerçekten bir daha dünyaya gelmeyeceğiz onun için her anını iyi değerlendirmemiz lazım..HER GÜN KALAN ÖMRÜMÜZÜN İLK GÜNÜ
ZERRİN dedi ki…
“Her şey zıddı ile vardır hayatta,

Her kıtlıktan sonra bir bolluk,

Her bolluktan sonra bir kıtlık gelir…

Her avantajın bir dezavantajı vardır.” :)
Necla dedi ki…

Herşeyin geçici olduğunu anlayınca insan olaylara daha gerçekçi bakabiliyor...
Elif Karakurt dedi ki…
Ömür ... Değerlendirmek ne kadar önemli çok güzel bir yazı olmuş kaleminize sağlık 🌼
Burcu dedi ki…
Ömür… Göz açıp kapayıncaya kadar geçen süre… Hiç bitmeyeceği hiç geçmeyeceği sanılan… Kaleminize sağlık…
Sög dedi ki…
Ağustos böceği ile karıncanın öyküsü geliyor aklıma. Yaz mevsimi ne kadar da çekici ne kadar da rahat ne kadar da eğlenceli insan bunlara kapıldığında sonbahar geldiğinde de telaşa kapılabiliyor. Çakkı üniversite sınavına hazırlanması gerekirken gezen eğlenen ve sınava çalışmayan bir çocuğun ahvali gibi...
Ncy Bşl dedi ki…
Geçiciliği doğru okuyabilmek
yaz-kış gece-gündüz,bolluk-kıtlık, neşe-hüzün, hiç bir şey sonsuza kadar değil ne büyük konfor...
Havva Ağırdil dedi ki…
Ömrünün yazında, yaz mevsiminde bunun geçici olduğunu fark eden ve kışını bahara çevirenlerden olmak dileği ile…
Sibel dedi ki…
Her şey zamanında güzel. Yazarında dediği gibi 30 yaşında da başlarsın ders çalışmaya çünkü zararın neresinden dönersen kardır. Ama 30 yaşında ders çalışmakla 18'inde çalışmak aynı değil. Zamanın kıymetini bilenlerden olmak ümidiyle. Teşekkürler 🪷