İNSAN
“İnsanlar...
Ah bu insanlar...”
Fatma duygu yüklü bir şarkı dinliyordu. Öyle içten söylüyordu ki
kadın, gözleri nemlenmişti. Probleminin ne olduğunu bilmiyordu ama şu an
yüreklerinin aynı şey için attığına yemin edebilirdi.
Bir cümle daha gönlüne dokundu: “Sabrederim, umut ederim,
sen neden gelmezsin?”
Bir damla gözyaşı
yanaklarından süzüldü. Kimseye belli etmeden eliyle sildi.
Her
sorunun bir çözümü var hayatta elbette, ama bu ara çok zorlanıyordu.
Eşinin geliri ailenin
geçimine yetmiyordu. İkinci çocuktan sonra fabrikada aşçı olarak çalışmaya
başlamıştı. Çocuklara annesi bakıyordu ama onu idare etmek kolay olmuyordu.
Annesi de olsa çocuk yetiştirmede ayrı düştükleri yerler vardı.
İş yerinde de yanlış
yapılan pek çok şey vardı. Düzenli bir işleyiş yoktu, kimin ne iş yaptığı belli
değildi. Mutfak sorumlusu da aksi bir kadındı. Herkesi idare etmesi
gerekiyordu. Mesai sabah çok erken başlıyordu. Çünkü fabrikada vardiya olduğu
için 4 öğün yemek çıkıyordu. Her şeye rağmen ayakta durmalı ve devam etmeliydi.
Aslında annesi de babası da yaşlanmıştı, çocuk gibi olmuşlardı. Birlikte
yaşasalar iki eve bölünmeyecekti ama damadın evinde yaşamak onların kültürüne
uygun değildi. Mutfakta akşamdan kalan
bulaşıkları yıkarken ve bir taraftan da radyodaki şarkıyı dinliyordu Fatma. Şarkı
ne kadar da duygularına tercüman olmuştu.
“Her
şey üstüme geliyor!”
İç çekişleri oğlunun mutfağa girişiyle bölündü.
“Of!” dedi; “Matematik dersini
hiç sevmiyorum. Ne biçim bir ders bu böyle.”
Fatma;
“Oğlum, her sorunun
bir cevabı var. Yeter ki sen çözmek iste! Çalışırsan her şeyi başarırsın.”
Bu söylediğine kendi de inanmak
istiyordu.
İnsan doğrunun ne olduğunu bilir ama
inanmak istemez.
“Bir
dershaneye gitseydim işim daha kolay olurdu.“
“Oğlum benim de evde
yardımcım olsa işim daha kolay olurdu. Ama bunlar şu an imkanımız dahilinde
olan şeyler değil. Ne önerirsin? Vaz mı geçelim? Yoksa devam mı edelim?”
Annesinin sesi yükselince oğlunun gözleri de hafifçe
nemlenmişti. Evin babası da eşinin yükselen sesini duymuştu. Her ne kadar
bundan rahatsız olsa da duymazdan geldi. Belli ki araya girmesi ortamı daha da
gerecekti.
O sırada içeri ailenin minik kızı girdi
“Anneciğim biliyor musun
saçlarımı bağlayabiliyorum, bak ne güzel
yaptım!” dedi sevinçle.
Kendi kendine minik renkli lastiklerle saçını toplamış ve tam
kulağının yanına kocaman bir gül takmıştı. Tüm aile onun bu acemi eserine,
masumiyetine gülümsedi.
Babası
“Ne güzel güzel olmuşsun benim canım kızım! Nasıl yaptın anlat bakalım?”
“Annemin işi vardı, ben de kendim yaptım. Ama biraz acıdı toplarken.” Bunları
söylerken kendi etrafında dönüyordu. Öyle sevinçliydi ki, sanki ayakları yerden
kesilmişti.
“Benim kızım nasıl da becerikli! Kendi başına saçlarını yapabiliyor.” dedi Fatma.
Evin en küçük üyesi, büyüklere bir mesaj vermişti farkında
olmadan. İnsanın yaşama sevincini hiçbir şey almamalı idi. Yaşam sevincimiz yoksa
sabrımız, ümidimiz olmazdı. İnsan hiçbir şeye tahammülün edemezdi. O zaman da verilenlere
değil de hep alınana takılır nankörleşirdi.
Fatma,
kızına, oğluna baktı, eşine baktı. Ne güzel bir ailesi vardı aslında.
Her
iş çözümlenebilir. Ne kadar düşersek düşelim ve kaygılarımız ne kadar artarsa
artsın, her şeyin çözümü var. O yüzden insan ümitsizliğe kapıldığında, moralini
artırmaya çalışmalı.
Elindekilere bakarak, yapabildiklerine konsantre olarak ve düşse
de ayağa kalkmasını bilerek. Mutluluk bizim elimizdeydi aslında.
Duygu yüklü şarkıları dinleyerek hüzünleniyoruz çoğumuz. Bazen
emeklerimizin boşa çıkması, bazen imkânlarımızın azlığı, bazen de
anlaşılmadığımızı düşünmek üzüyor bizi. Ama ne olursa olsun hayat devam ediyor
ve her zaman ümit var.
Mesele insanın kendi çabasıyla yapabileceklerine odaklanması ve
yaşama sevincini kaybetmemesi. İnsan kendi neşelenince başkalarını da
neşelendirebiliyor.
O zaman çaresiz kalıp, her yolu deneyip, “ne yapacağımı bilmiyorum?” dediğimizde, bizden beklenen sadece elimizden geleni
yapmaya odaklanmamızdır.
Deneyimsel Tasarım Öğretisi der ki; “Ne yapacağını da bilmiyor olabilirsin. Ama mutlu ve umutlu olmak zorundasın, yıkılmamalısın. Bunu yapmazsan sen kendi kendini yıkarsın.”
Deneyimsel
Tasarım Öğretisi geçmiş deneyimlerden yola çıkarak, geleceğimizi
tasarlamaya yönelik stratejiler üreten bir bilgi topluluğudur.
“Kim Kimdir”,”
İlişkilerde Ustalık” ve “Başarı Psikolojisi” seminerleriyle
mutlu ve başarılı olmak isteyen insanlara problemlerini çözmeleri ve
hedeflerine ulaşabilmeleri için ihtiyaç duydukları yöntemleri öğretir.
"Hayatta
hiçbir zaman keşfedilemeyecek tek bir şey vardır; Daha iyisi…"
Yahya Hamurcu
Yorumlar
Kaleminize sağlık…
Kaleminize sağlık