Kaçan Kovalanır
“Kaçan kovalanır, dimi her zaman?” dedi Eda içinden. Uzun turuncu kabanının cebine ellerini sokmuş, Arkadaşı Melis’le birlikte kaldırım taşlarına bakarak insanların arasından ağır ağır ilerliyorlardı. Hiç elinden düşürmediği telefonunu bugün çantaya atmıştı. Biraz sohbet ediyor, biraz da dalıp dalıp gidiyorlardı uzaklara. Eda "Keşke şimdiki aklıma o zamanlar da sahip olsaydım!" dedi derin bir iç çekerek.
“Geçmişte problemlerimin çözümünü yanlış yerlerde aramışım. Zamanımın çoğunu boşa harcamışım. Keşke daha önce bilseydim.” dedi. Bu yaşta bunları öğrendiği için biraz üzgündü. Sonra “Sorun yok, hiçbir şey için geç kalmış değilim, nasıl toparlayabileceğimi de biliyorum artık. Çok şükür.” Aldığı derin nefesi verirken, “Her şey daha iyi olacak Melis, başta zorlanacağım ama sonrasın da her şey daha iyi olacak.” dedi.
Melis uzun zamandır tanıdığı arkadaşını ilk defa böyle görüyordu. Sorunlardan pek konuşmazlardı onlar. Eğlenirler, çılgınlar gibi gülerlerdi. Gece ayrı organizasyon, gündüz ayrı organizasyonları vardı. Evdeki sorunlar, babası, annesi pek umurlarında olmazdı Eda’nın. Genelde sorunları görmezden gelirdi. Gelecekle ilgili ise hiç plan yapmaz, yapanı da anlamazdı zaten. “İlerde nasıl bir hayatım olmasını istediğime ileride karar veririm canım niye şimdi kafa yorayım ki!” der geçerdi. Şimdi ise geçmişi düşünen yaşadıklarından bir deneyim çıkartmaya çalışıp geleceğini güzelleştirmeye çalışan birine dönüşmüştü. Hedefi vardı ve ne istediğini, ne istemediğini biliyordu. Şikâyetleri azalmış şükrü artmıştı. Gözleri daha anlamlı daha kararlı bakıyordu Eda’nın.
Melis bu değişimden çok etkilenmişti. Demek ki hedef belirlemiş olmak insanı nasıl da disipline edip düzene sokuyor ve davranışlarını etkiliyordu.
“Anı yaşayalım abi bir daha mı geleceğiz dünyaya?” diyen o kız yoktu artık. Bir tane hayatımız var, ömrümüz de kısa, zaman da hızlı geçiyor, en kaliteli biçimde nasıl yaşarızın hesaplarını yapıyordu baya baya.
“Sana bir şey itiraf edeyim mi Melis?” dedi. Melis pür dikkat arkadaşını dinliyordu zaten. Eda anlattıkça o da kendi hayatını düşünüyordu. “Şu zamana kadar çevremdeki insanlar bana neden böyle davranıyor, kesin gıcıklığına yapıyorlar diye düşünürdüm. Bunların hiçbirini ben hak etmiyorum derdim kendi kendime ama söylemezdim sana. Beni üzen kişilerden uzaklaşmaya çalışıp kendimi eğlenceye vurur, üzerini örterdim. Gülüp kahkahalar atar, zamana bırakırsam her şey düzelir zannederdim. İşte o iş öyle değilmiş, yanılmışım arkadaşım hem de çok yanılmışım… İnsan neyin sebebini oluşturursa onun sonucunu yaşarmış. Yaşadığım problemler ise oluşturduğum sebeplerle çok alakalıymış. Yanlış veya doğru hiç fark etmez her attığım adım bir sonraki yaşayacağımı dizayn ediyormuş. Yani anlayacağın her şey benimle alakalıymış. Düzeltmenin ise tek çözümü varmış. Sorulara daha doğru cevaplar verebilirsem, problemlerim de düzelirmiş. Kaçarak sadece problemimi erteliyor ve büyütüyormuşum.”
Hayat dünyaya geldiği andan itibaren, insana sorular sorar. İnsan o sorulara doğru cevap verdiğinde de aynı soruyu tekrar tekrar sormayı bırakır. Cevap yanlışsa o pes edip vazgeçmez ve sormaya devam eder, yeniden ve yeniden... Ya yanlışını düzeltene ya da yanlışı savunur hale gelene kadar.
Gerçek problem ise gerçek çözümü hak eder. Ertelemeler, üstünü örtmeler ya da görmezden gelmelerle çözüme gidilmez. Sadece problem daha da büyür. Problemi fark etmek ve onun problem olduğunu kabul etmek gerekir. Sonra zaten görecektir aslında insan çözüm başucundadır.
“Sınav sahasında sorular ve cevaplar yanı başımızda dururken, biz kalbimizin götürdüğü yere gitmeyi seçtik. Zorlandığımız noktada kolay olana meylettik ve asıl soruyu da, cevabı da erteledikçe erteledik.
Bu yüzden de başlarda ortaokul seviyesinde olan soruyu zor bir üniversite sorusuna çevirdik.
Hayat problemi çöz ve geç, oraya takılma üzerine kuruluyken, biz oyalandık. Hem de çok oyalandık. Etrafı suçladık, problemimizin olduğunu kabul etmek zor geldi, çoğu zaman yok saydık. Borçlusunu görünce gözünü kapatan kişi gibi... Çok yıprandık ve çook da yıprattık. Biz kaçtıkça problemler de artarak bizi kovaladı. Anlayacağın Melisim! Kaçmak zor olan yolmuş. Arkadaşın aynı şeyleri tekrar tekrar yaşamaktan ve bir arpa yol gidememekten yoruldu''. Gözleri uzaklara dalmış şekilde Eda elini Melis'in omzuna attı ve ekledi; ''Başta kolay olmayacak ama derler ya her zorlukla beraber bir kolaylık vardır. Hakikaten her zorlukla beraber bir kolaylık varmış Melisim. Zorlaştıran benmişim. Gerçekten mutlu ve başarılı olmak istiyorsa başı zor ama arkası kolay olan yolu seçmeli insan. Kalbinin götürdüğü yere değil gerçeğin götürdüğü yere gitmeli. Bu yolda da pes etmeyip mücadele etmeli.”
Deneyimsel Tasarım Öğretisi geçmiş deneyimlerden yola çıkarak, geleceğimizi tasarlamaya yönelik stratejiler üreten bir bilgi topluluğudur.
“Kim Kimdir”,” İlişkilerde Ustalık” ve “Başarı Psikolojisi” seminerleriyle mutlu ve başarılı olmak isteyen insanlara problemlerini çözmeleri ve hedeflerine ulaşabilmeleri için ihtiyaç duydukları yöntemleri öğretir.
"Hayatta hiçbir zaman keşfedilemeyecek tek bir şey vardır; Daha iyisi…"
Yahya Hamurcu
Yorumlar
Teşekkürler 🌸
Kaybedilen vakti telafi etmek dileğiyle. Kaleminize sağlık🌱
"Ne öğreniyorsunuz siz?" diye soranlara göndermelik bir paylaşım olmuş. Rabbim ihtiyacı olanların karşısına çıkartsın inşallah.
Kalbin yanıltabilir ama gerçek yanıltmaz...
Hatırlattığınız için teşekkürler,