Bir Seçimdir Bir Dakika
Bir seçimdir hayattaki her adım. O da bir seçim yapmış ve yine geç kalmıştı gitmesi gereken yere. İş, toplantı, görüşme ya da bir davet ne olduğunun önemi var mıydı, geç kalmışlığı dışında. Hiç istemediği şekilde muamele görmesine neden olan bu hal en kızdığı haliydi. Hoşlanmıyordu bu durumdan, sevmiyordu bu halini. Bir şeye geç kalmanın çok şeye geç kalmaya neden olduğunu çok geç fark etmişti. Ne küçük bir detay ama o küçücük bir dakikalık geç kalmalar bile ne çok şeyin sebebi olabiliyordu. ''Ömürden geçiyor kızım.'' derdi Hatice teyze. ''Boşa üzülür, boşa sevinir, oyalanır durur insan. Sen oyalanırken de geçer, gider ömür, sessizce.'' Sahiden de her şey geçerdi, herkes geçerdi. Sadece fark etmezsen, kıymet vermezsen, kıymet bilmezsen, keyifsiz geçerdi. Su versen de vermesen de gül bile vaktinde açar, solardı. Ama bahçesindeki o güle bakan, yaban otlarından ayıran, suyunu verenin gözünü, gönlünü hoş eder geçerdi. Güzele bakmayı, güzel bakmayı bileni görmese bile kokusundan nasiplendirirdi. Bahçedeki gülden yetiştirdiğin evladına kadar etrafındaki her şey senin onlara ne kadar bilinç verdiğin, nasıl anlamlandırdığınla değer kazanır veya kaybederdi.
İşte o sabah geç kaldığı için gül ağacının dikenine takıldı, güzelliğine bakamadı…
Geç kaldığı için nicedir ziyaret edemediği hasta komşusuyla son kez karşılaştı ama hatır soramadı…
Geç kaldığı için evdekilere kahvaltı hazırlayamadı…
Geç kaldığı için yavaş giden aracın şoförüne ters baktı, kırmızıya yakalanınca frene sert bastı. Park yeri bulamadı, toplantıya da geç kaldı, gıcık bakışlara maruz kaldı. Ve dahası…
Toplantı bitmiş, yemek saati gelmişti. Şimdi kendisiyleydi. Neydi sabahtan beri yaşadıkları? Bir dakikayla kaçırdıkları. Çoklukla böyle oluyordu; ailesine, işine, sevdiği, yapmak istediği şeylere, problemlerini çözmeye, güzellikleri görmeye, eğlenmeye ve hatta bir fincan sıcak çaya bile geç kalıyordu. Masada ne çok soğumuş çayını içtiğini hatırladı.
Neden böyle oluyordu?
En başa döneyim, gardırobun önünde başlıyordu her şey. Ne giysem sorunu neredeyse her şeyin önünde bir sorundu. Evet, iyi görünmeliydi, beğenilmeliydi. Ama görünmek için harcadığı zamanda ne çok iş yapabilirdi aslında, gösteri dünyası görünmek üzerine olsa da. Bu öncelik hayatını alt üst ediyordu. Bir dakika görüneyim ya da insanları bir dakika ben göreyim neler yapıyor, nasıl görünüyorlar, derken geç kalıyordu. En acısı da en sevdiklerine geç kalmasıydı. Halbuki kaçırıyordu soyut güzelliğinin somut güzelliğinden daha önemli olduğunu. Soyutta güzelleştikçe somut için daha az zaman harcayacağını.
Gecikmenin bedeli, görünmenin, beğenilmenin önüne geçti. İşte o gün fark etti. Bir dakika ile kaçırdığı güzel bir aile kahvaltısı, masadaki buğusu tüten çay, bir dakika ile kaçırdığı vapur, ya da kaçırdığı iş fırsatıydı. Kaçırdığı, bir daha göremeyeceği komşusu, çocuğunun gösterisi ya da duyması gereken cevaptı. Hiçbirini bilemezdi. Bildiğini zannettiği, bir dakika ile öğrendiği bir dakika, bir dakika değildi.
Deneyimsel Tasarım Öğretisi der ki: “Azı küçümseme.” İnsan azı küçümsedikçe hayatındaki problemleri büyür. Bir dakika, bir lokma, bir yudum, bir lira, bir adım, ah o küçümsenen birler… Bunlar çok azdır belki ama hayatındaki büyük değişimlerin başlangıcıdır. Hayatta hem kazandığımız hem kaybettiğimiz yerlere baktığımızda genellikle o az olanla başladığını görürüz her şeyin. Bir nefesten ya da bir yudumdan ne olur ki dediğimiz yerdir kaybettiğimiz yerler. Bir dakika, bir adım, bir lokma dediğimiz anlar bizi toplamda kazanacağımız yerlere götürür. İşte o yüzden bir dakikadan ne olur deme, o bir dakika yeri gelir hayat kurtarır.
Hayat akıp giderken önceliklerini doğru sıralamalı insan. O zaman neydi ilk seçmesi gereken, diye düşündü. Güzel görünmek mi ya da güzel görünenleri seyretmek mi, yoksa iyi bir anne, iyi bir çalışan, iyi bir komşu, yani iyi bir insan olmak mı? O önemsemediği bir dakikalar ne çok şey kaçırtmıştı ona.
Geç kaldığında kaçırdıklarıyla, zamanda kazandıkları onu gerçeğe yaklaştırıyordu. Çünkü o önemsiz görülen bir dakika ile sadece bir dakika kaçırmıyordu. Neler neler uçup gidiyordu, bir dakikada… Kırmızı ışıkta beklenen bir dakika, doğuma kalan bir dakika, emekleyen çocuğun ayakta durabildiği bir dakika, sınavı başlatan ya da bitiren bir dakika, gülümsemeyi, selam vermeyi, sabrı, fark etmeyi, öğrenmeyi öğreten bir dakika… Tüm öyküde çok az yer kaplayan ama çok şeyi değiştirebilecek olan bir dakika…
Öğrenmek isteyen için bir seçimdir bir dakika. Geç kalmamak; bakmaya, görmeye, okumaya, fark etmeye, iyi insan olmaya, yaptığın her işi iyi yapmaya, kaçırılmaması gereken bir dakikalara…
Deneyimsel Tasarım Öğretisi geçmiş deneyimlerden yola çıkarak, geleceğimizi tasarlamaya yönelik stratejiler üreten bir bilgi topluluğudur.
“Kim Kimdir”,” İlişkilerde Ustalık” ve “Başarı Psikolojisi” seminerleriyle mutlu ve başarılı olmak isteyen insanlara problemlerini çözmeleri ve hedeflerine ulaşabilmeleri için ihtiyaç duydukları yöntemleri öğretir.
"Hayatta hiçbir zaman keşfedilemeyecek tek bir şey vardır; Daha iyisi…"
Yahya Hamurcu
Yorumlar
Öğrenmek için bir dakika seçimdir...
Kaleminize sağlık...
Azar azar ama her gün yaptığımız minik değişiklikler hayatımızda açtığı geniş kapıları görebilmek inanılmaz...
Hatırlatmalar için teşekkürler, 🌸
Teşekkürler, hatırlattıklarınız çok motive edici.