Okula Geç Kalıyoruz

Okula Geç Kalıyoruz

- Okula geç kalıyoruz haydiii! diye bağırdı. Ayşe, çıkmak için acele ediyordu.  

-Kızımmm… Hadi, hazır mısın?

-Tamam, anne, geliyorumm, sen çık ben yetişirim sana. 

Evlerinin olduğu yerin ulaşımı zordu, her sabah annesi Elif’i servisin geçtiği yere bırakıyordu.

-Bak beş dakikaya inmezsen servisini kaçıracaksın. Sonra seni okula bırakamam, işe dönmem üç saat sürüyor. Bugün çok önemli bir toplantım var, geç kalamam, hadi kızım!

-Tamam, anne, tamam geldiiimm…

-Anahtarını aldın mı? Bak dışarıda kalırsın.

-Aa montumun cebindeydi, bulamıyorum, off nereye koydum?

-Kaç sefer söyledim akşamdan hazırla çantanı, anahtarını. Hep aynı şey, hep…

Sabah sabah yine öfkelendi, sesi yükseldi, kendini tutamıyordu. Bu sahneyi kaçıncı defa yaşıyorlardı, söylenmeye devam ettikçe, daha da sinirleniyordu…

Deneyimsel Tasarım Öğretisi

-Bırakacağım seni evde, bugün de gitme okula yaa! Ama sen yine öğrenmezsin, geçen gün okul çıkışında kapıda kaldın. Yine ben uğraştım. Nerde hani öğrendin mi anahtarını unutmamayı? Üç dört gün kontrol ettin sonra yine aynı… Ben, ne söylesem aynı. Söylenmekten, bağırmaktan bıktım ama sen bıkmadın…  Büyüdün, sorumlulukların var, sabah 10 dakika erken kalk demekten dilimde tüy bitti… Yok yok yok, değişen bir şey yok! Ayşe kendini tutamıyor, söylenmeye devam ettikçe öfkesi daha da kabarıyordu. O sırada Elif de ağlamaya başladı… Bunu görünce kendinden nefret etti. Sakin olmaya çalıştıkça bir yere kadar dayanıyor ama sonra patlıyordu. Her seferinde kendine bağırmamak için söz veriyordu. Kızının bu haline bir yere kadar tahammül edebiliyordu. Sonra yine aynı bildik sahneler. Bu çocuk neden böyle yavaştı, kendisi gibi hızlı, planlı, her şeyini akşamdan hazırlayan birisinin nasıl böyle bir çocuğu olurdu? Tamam, yapısı rahattı ama gerçekten asıl sorun bu muydu?

Kaç kere dedim, akşamdan hazırla her şeyini diye. Ama nasıl olsa arkasını topluyorum ya… Dersleri ağır, sınav senesi, akşamları, hafta sonları dershaneye gidiyor. Aman kıyamıyorum, onun tabağını da ben kaldırırım, ortadaki dağınıklıklarını da ben toplarım, aman o biraz rahatlasın derken, işte geldiğimiz nokta… Etrafta kıyafetleri, kitapları darmadağınıktı. Akşam ders çalışırken aldığı çay, kahve bardaklarını, çikolata kutusunu, meyve tabağını ne yediyse masada bırakıyordu. Ayşe artık yetişemiyordu toplamaya. Evin içinde söylenen, sürekli şikâyet eden bir kadına dönmüştü. Bu durumdan çok mutsuzdu. Sabrediyordu ama bir an geliyordu ki, küçücük bir şeyde bağırırken buluyordu kendini.

Neydi sebep, nasıl çözecekti bu durumu?

Her sabah gergin ve mutsuz evden çıkmak istemiyordu. "Güzel kızım, canım kızım." diye uğurlamak istiyordu onu.

Elif ucu ucuna servise, Ayşe de ofisteki toplantısına yetişti. Üstünden bir tır geçmiş gibi yorgundu, hem ruhsal hem de fiziksel olarak.

Biraz düşünmek için öğlen yemeğe çıkmadı. Geçen hafta gittiği Deneyimsel Tasarım Öğretisi semineri geldi aklına: 

''Güzel manzaralı bir ev düşünün evdekiler pencereden baktığında artık o manzarayı fark etmezler ama gelen misafir ağzı açık izler. Aynı bunun gibi, bir insan aynı şeyi sürekli söylediğinde diyordu eğitmen, etkisi kalmaz. Bir süre sonra çevredekiler tarafından duyulmaz ve görülmez olur.'' 

Galiba şu anda yaşadığı sıkıntı tam da bunla ilgiliydi.

O söylenip konuştukça, öyle değil böyle yap dedikçe artık sesini hiç duymuyordu kızı. Anlattıkça onu ikna ederim, davranışlarını değiştiririm zannettikçe, daha da kötüleşmişti her şey. 

Sabah sinirden boğulacakmış gibi hissetmişti, gerçekten tahammül edemiyordu. Arabadan inerken de ağlayarak artık beni sevmediğini düşünüyorum anne demişti kızı… 

İlişkileri kötüleşiyordu, gözlerinden anlıyordu. O bağırınca, korkuyor, daha da içine çekiliyordu Elif. Eskisi gibi sohbet de etmiyordu onunla… Düşündükçe kendine daha da kızıyordu Ayşe...

Deneyimsel Tasarım Öğretisi

Seminerde, “Anlattıklarınızın Etkinizin artmasını istiyorsanız, ne yapmalısınız? O zaman konuşma miktarını azaltın” demişti eğitmen. Bu kadar basit mi yani diye o an yandan yandan gülmüştü. Ya gerçekten işe yarıyorsa? Bu güne kadar her yolu denemişti nasılsa. ''Bir eksik bir fazla ne fark eder ki?'' dedi içinden. Gerçekten etkili olabilir mi, sesimi ben bağırmadan duyar hale gelebilir mi? Hayal gibi bir şey :) ''Keşke!'' dedi içinden…

Ama nasıl yapacağım, söylenmek, bağırmak artık benim kontrolümde değil ki. 

Biraz daha sabırlı olmak için ne yapabilirim? 

Okula geç kalırsa ne yapabilir?

Okulun olduğu yere otobüs yok. Şehrin dışında, dağ başında, olsun taksiye binebilir. Evet, çok tutar ama harçlığından kesebilirim. İlişkimizin geldiği noktadan daha az maliyetli diye gülümsedi.

Evdeki dağınıklığı da toplamamaya karar verdi Ayşe. Sonuçta kendi dağınıklığını toplamayan bunun sorumluluğunu almayan çocuk, anahtarının sorumluluğunu nasıl alacaktı ki?

Evet, bu hafta konuşma miktarını azaltarak daha az söylenmeyi deneyecekti. Kızının evdeki kendi sorumluluklarını da yavaş yavaş bırakacaktı. Bakalım neler olacak dedi. Rahatlamıştı. Biraz temiz hava alabilmek için kalkıp balkona çıktı. 

Aradan geçen bir ay sonunda, kızına eskisi gibi kızmıyor, bağırmıyordu, çok rahatlamıştı.

Öncelikle kendi dağınıklığını kendin toplayacaksın bundan sonra. Ayrıca sabah hazırlanmak ve saatinde çıkmak da senin sorumluluğun demişti o akşam. Bundan sonra sabahları seni beş dakika beklerim. Gelmezsen giderim, servisi kaçırmışsın gibi düşün. Gittiğimde de üzülüp, ağlama tamam mı?

İlk hafta, sürekli gecikmişti kızı, hatta iki sefer de zamanında gelmediği için bırakıp gitmek zorunda kalmıştı. Bardaklar ve tabaklar da masanın üzerinde bir tepe oluşturmuştu. Ayşe baya zorlanmıştı ama o bağırmalar, söylenmeler bitmişti. Elif annesinin ciddiyetini anlayınca bardakları birer ikişer mutfağa getirmeye başlamıştı artık. İkinci hafta odasını toplar, saatini daha erkene kurar olmuştu.

Okul için hazırlanmanın ve zamanında evden çıkmanın kendi sorumluluğu olduğunu öğrenmeye başlamıştı. Evde kendi sorumluluğunu almak diğer konularda daha düşünceli olmasını sağlamıştı. Ayşe bu durumdan çok memnundu Elif evdeki sorumluluklarını yerine getirdikçe annesini daha duyar olmuştu.

Annesinin de bakışlarından anlıyordu artık ne demek istediğini,

Annesine neşeyle seslendi “Çıktım annecim geliyorummm…”


Deneyimsel Tasarım Öğretisi geçmiş deneyimlerden yola çıkarak, geleceğimizi tasarlamaya yönelik stratejiler üreten bir bilgi topluluğudur.

“Kim Kimdir”,” İlişkilerde Ustalık” ve “Başarı Psikolojisi” seminerleriyle mutlu ve başarılı olmak isteyen insanlara problemlerini çözmeleri ve hedeflerine ulaşabilmeleri için ihtiyaç duydukları yöntemleri öğretir. 

"Hayatta hiçbir zaman keşfedilemeyecek tek bir şey vardır; Daha iyisi…"

Yahya Hamurcu



Yorumlar

Adsız dedi ki…
Merhaba, çoğu annenin yaşadığı problemine güzel anlatmışsınız ve en güzeli de çözulebilecegini bize göstermeniz. Teşekkürler
Adsız dedi ki…
Başta zor gelecektir mutlaka :)) bunca zaman doğru yaptığımız yanlışı değiştirmek. Ama düşününce, gerçekten çok söylenilen ama hep aynı davranılan şeylerde bizde davranış değişikliğine gitmiyoruz.

çok teşekkürler.
D.K. dedi ki…
''Bir eksik bir fazla ne fark eder ki?''
Aslında çok şey fark eder...
Meryem Sak Masri dedi ki…
Madem insan her şeyi deneme yanılmayla öğrenmeyi tercih ediyor bir de doğru yöntemi denesin😄
Elinize sağlık, doğru stratejileri öğrenen ve uygulayanlar olmak niyetiyle🌱
Duygu dedi ki…
Miktarı artırmak yaptığımız yanlışlardan biri. Problemin çözümü bazen zannettiğimiz kadar karmaşık olmayabiliyor.
Emel dedi ki…
Bir evlat yetistirirken yanlis davranislarimizı ve dogru zamanda dogru seyleri yaptırmamizin onemini ne guzel ifade etmissiniz...
Demirhan dedi ki…
Elinize sağlık, sorun ile birlikte çözümüde ne güzel anlatmışsınız
Demirhan dedi ki…
Elinize sağlık, sorun ile birlikte çözümüde ne güzel anlatmışsınız
ZZ dedi ki…
Tüm derdimiz "iyi bir anne olabilmek" ama nasıl "iyi anne olunur'u" bilemeyince, yanlışlar yapıyoruz. Çoğumuz yapıyoruz benzer şeyleri ve farkında değiliz. Elinize sağlık
Adsız dedi ki…
Ahh ah çok zor gerçekten hele birde dediginiz gibi sen planlı karşıdaki kişi rahatsa😬 Ama katılıyorum söylediklerinize ben tepkilerimi değiştirirsem bana zor geleni yaparsam oda kendisine zor geleni mutlaka yapacaktır, yapmak zorunda kalacaktır 😏 teşekkürler💫
SZ dedi ki…
Hayatta yetiştirebilen olmak çok kıymetli, bununla birlikte yanında çok büyük sorumlulukların olduğu bir süreci de var. Bir de sorumluluk kazandırıyor olmak evladına... Annelerin varlığına çok şükür... Kaleminize sağlık.
Adsız dedi ki…
Sorumluluk almadığı için kızıyoruz da biz de verememiş olabilir miyiz acaba diye düşündüm. Teşekkür ederim başka bir bakış açısı sağladınız
Adsız dedi ki…
Problemi çözmek için göstereceğimiz çabaya kıyamıyoruz bazen.. o yüzden çözümden de uzaklaşıyoruz. O sabri göstermek gerekiyor
Beril dedi ki…
Hayatın içinden bir konu olmuş.