Bağırmadan da Konuşabiliriz...
İnsan sinirlendiği zaman sesi yükselebiliyor. Etrafındaki insanlara bağırmaya, işitsel şiddet uygulamaya başlayabiliyor. Kimileri ayağına takılan bir oyuncak için çocuğunu azarlarken, kimileri ise sakin olabiliyor.
Mesela ebeveyn çocuğuna telefon almış, çocuk telefonu klozete atıyor, ebeveyn ise olay karşısında sakin kalabiliyor. Peki bu nasıl oluyor?
"Eskisi gibi değilim..."
Bazılarımız bir olay karşısında hemen agresifleşirken bazılarımız sakin kalabiliyoruz.
Genetik faktörler, vitamin yetersizliği ya da "çocukken böyle gördüm" diyebiliriz. Bunların hepsi de ihtimal tabii...
Bir gerçek var ki insan iradesi olan ve kendini geliştirebilen bir canlı. İnsanoğlu olaylar karşısında vereceği tepkileri yönlendirebiliyor. Belki bunun üzerine çok fazla düşünmüyoruz ya da bu davranışımızı değiştirmek için elimizden geleni yapmıyoruz. Eğer yapıyor olsaydık mutlaka bir sonuç alırdık. Nereden biliyoruz?
Daha önce yaşayan onlarca insanın anlattıklarından, deneyimlerinden öğrenebiliyoruz.
“Hiiç eskisi gibi değilim... Eskiden olsa yeri göğü inletirdim. Şimdi öyle boş geliyor ki...” diyen insanlara birçoğumuz şahit olmuşuzdur... İnsan merak ediyor acaba eskiden nasıllardı ki şimdi o hallerini beğenmez hatta kınar hale gelir oldular?
Ne dinleyen var, ne anlatan...
Aslında bütün olay biraz egzersiz yapmakla ilgili. Çünkü bu da bir çeşit spor gibi.
İnsan başta olumsuz bir olay yaşadığında, susması gereken yerde sustuğunda ne olur?
Sustuğunda, ilk kez spor yapmış gibi kas tutulması yaşayabiliyor. Sonra buna devam ettikçe her geçen gün, olaylar karşısında daha sabırlı ve tahammüllü olduğunu fark ediyor.
Bağırarak iletişim kurmak, öfkemizi serbest bırakmak bir tercih olabilir. Hepimiz biliyoruz ki bağırarak konuştuğumuz zaman aslında karşımızdaki kişiyi dinlemiyoruz. Karşımızdaki kişi de bizi dinlemiyor.
Derdimiz haklı çıkmak...
Kurduğumuz cümlelerin çoğunun bilincinde değiliz. Çünkü artık tek derdimiz içimizdeki öfkeyi dindirmek ve haklı çıkmak. Hâl böyle olunca ortada ne dinleyen var ne anlatan... Günün sonunda, derin yaralar, kalp kırıkları, baş ağrıları ve kayıp bir gün kalıyor elimize. Sonrasında pişman oluyoruz belki ama bazen iş işten geçmiş oluyor.
Bağırmaya başladıktan sonra durmak neredeyse imkânsız hale geliyor.
İşin sırrı hiç o sürece girmeden olay yerinden olabildiğince uzaklaşabilmek.
Gidecek bir yerimiz yoksa derin bir nefes alıp, ağzımızdan çıkmak için bekleyen kelimeleri geri gönderebilmek.
İlk başlarda çok zor olsa da sonrasında bir nevi kas yaptığımız için eskisi kadar zor gelmemeye başlayacak.
Bağırmadan da konuşabiliriz ki bu bizler için en konforlu yol aslında…
Kaliteli bir iletişim kurmak, istediğimiz sonuca hızlıca varabilmek ve daha
huzurlu yaşayabilmek için iletişimin gerçeklerini detayıyla bilmeye ihtiyacımız
var.
Deneyimsel Tasarım Öğretisi "İlişkilerde Ustalık Semineri" iletişimin gerçeklerini detaylı olarak bizlere sunar.
Yorumlar
O yüzden gerçekten deneyimsel tasarım öğretisi seminerlerindeki bilgilerle kendimize çok şey katıp kendimizde rahatsız olduğumuz davranışlarımıza dönüşüm sağlamak için bir çabaya girebiliriz. Bu seminerleri almış biri olarak daha iyi olmak isteyen kişilere tavsiye ederim.
Biraz dikkat etsek, denesek, yapamasak ama gene denesek...
İnşallah öğrenenlerden oluruz.
Teşekkürler