Oysa Özgürlük ...

Onun Arabası Var Güzel mi Güzel

Artık usta şoför sayılırdı. İlk arabasını aldığı zamandan bu yana on yıl geçmişti. İstediği yerlere özgürce gidebilmek niyetiyle şoförlük macerasına başlamıştı. Annesini ablasına bırakıp eve dönerken kendiyle yine gururlandı; “Canım anneciğim yağmurda ıslanmadı sayemde, iyi ki almışım şu ehliyeti, araba ne büyük nimet...”

Özgürlük mü bağımlılık mı?

Özgürlük niyetiyle çıktığı yolda, arabası serviste olduğunda “Evden çıkamam!” derken buluyordu kendisini. Bütün planlarını arabasıyla gidebilecek şekilde yapıyordu. Bir arkadaşı ona misafirliğe geldiğinde ona toplu taşıma aracıyla nasıl gelebileceğini tarif edemediğinde fark etmişti arabaya ne kadar da bağlanıp kaldığını. Başlangıçta çok güzeldi. “Ne güzel ne kadar uzun yıldır toplu taşımaya binmiyorum.” diye içinden geçirmişti. Toplu taşımanın kalabalığı, ayakta yolculuk etmesi, beklemesi… Bütün bu zahmetten kurtulmuştu. Metro ile gideceği yere konforundan ödün vermemek için arabayla gidiyor ve uzun vakitlerini park yeri bulmakla geçiriyordu. Özgürce gidebilmek diye çıktığı yolda bağımlı hale geldiğini ise yeni fark ediyordu.

Oysa “Özgürlük, vazgeçebilme potansiyelidir.” diyordu Deneyimsel Tasarım Öğretisi.

“Her avantajın bir dezavantajı vardır.”

Seçtiği araba imkânına bu kadar bağımlı kalmak hayatında tıkanıklıklara yol açıyordu. Ne de olsa her avantajın bir dezavantajı vardı. Zeynep bu kadar arabasını severken, karşısına hep araba sevmeyen erkekler çıkmıştı. Arabasını çok seviyordu ama artık yan koltukta yolculuk etmek istiyordu. Manzaraya baksın, telefonla ilgilenebilsin, kahvesini yudumlasın trafiğin karmaşasıyla ilgilenmesin. “Neden hep aynı erkekler beni buluyor?” Rastgele mi hep benzer problemlerle karşılaşırdı insan? Yoksa tesadüf demek kolayına mı gelirdi? Hayatta tesadüf diye bir şey var mıydı?

“Hayat bana bir şey anlatmaya çalışıyor.” diye düşündü. Benzer kişiler sürekli gelip Zeynep’i bulamazdı, eski sevgilileri toplaşıp bir dernek kursalar araba kullanmayanlar derneği olurdu.

“Hayat ihtiyacı olana ihtiyacını verir.” 

“Aşırılaştığımız yerde problemler olmaya başlar. İnsan problemini kendisi çözemediği sürece aynı sorularla tekrar tekrar karşılaşır. İnsan ancak gerçek problemini bulduğunda ve onu çözebilme marifetini kazandığında tekrar etmez problemi.“ diye duymuştu İlişkilerde Ustalık Semineri’nde.

Zeynep problemini anladığında çok sevindi, gerçek çözümler için neler yapabileceğini merak ederek devam etmeye karar verdi.

Aşırılığını törpüleyerek bu bağımlılığından kurtulacağını anladı. Yani olmazsa olmazdan çıkartarak… Araba olmasa, otobüs ile seyahatten, dolmuşa binmekten rahatsız olmadığında aşırılığını halletmiş oluyordu. İşte o zaman “her şeyi yapabilirim” hissiyatından çıkıyor ve ihtiyaçlı olduğunu anlıyordu.

Ve işte o zaman onun da ihtiyacını giderecek olanlarla karşılaşıyor olabilir miydi? O zaman belki de araba bağımlılığını hallettiğinde, karşısına çıkacak insanlar da değişecekti…

Bunları düşünürken bir anda “Abla şunu uzatır mısın?" diye omzuna dokunulmasıyla dolmuşta olduğunun farkına vardı. O anda dolmuşun radyosunda çalan şarkı da manidardı “Onun arabası var güzel mi güzel…”

İlişkilerde Ustalık Hakkında

Yorumlar

Adsız dedi ki…
Bağımlılık denince akla sadece zararlı maddeler geliyor ama farkında olmasak da eşyaya, insana da oluyor. Bu yazı bunu farketmek için güzel bir örnek olmuş. Hayatımızın her alanında bağımlılıktan özgürlüğe geçebilmek dileğiyle :)