Sebeplere Odaklanmak
Memur
ailenin memur çocuğuydu Kemal. Diğer kardeşleri de anne babasının izlerinden
gitmişti. Ama o ailesi gibi düşünmüyordu. Ticaret yapmayı, pazarlık etmeyi
seviyordu.
Daha çocukluktan gizli gizli pazarda buzlu su satarak başlamıştı, sonra oradan gelen sermaye ile çekirdek satmalar. Artık çocukluk zamanları bitmiş ve hayata atılma zamanı gelmişti. Tüm engellemelere rağmen ticarete atılmıştı Kenan. Ailesine göre o da ailesi gibi standart olmalıydı, "biz bilmeyiz ticareti nereden çıkarıyorsun böyle icatları" cümleleri çok karşılaştığı seslerdi son günlerde. Ama deneyecekti ve öyle de oldu.
Küçük
kamyonetine yükledi ürünlerini ve kimsenin kolay kolay şehre ulaşamayacağı
beldelere ürünlerini götürecek ve ihtiyaç giderecekti. Saatler süren yolculuğun
sonunda ne olacağını bilmeden otoban çizgilerini takip ediyordu. Arkası ürün
dolu kamyoneti ile gittiği her yerde; “Piyasalar malum” cümleleriyle
karşılaşıyordu.
- "Abi
durumları biliyorsun. Şimdi alırız ama ne zaman öderiz bilemem."
- "Piyasalar
çok durgun be kardeş. Açılsın görüşürüz yine."
- " Mal
güzel ama keşke beş ay önce piyasalar iyiyken gelseydin."
Her
kapıdan olumsuzluk ya da erteleme sesleri yükseliyordu. Sanki herkes daha yeni
başladığı ticareti başlamadan bitsin istiyordu.
Yeni Başlangıçlar Zordur...
Yeni başlangıçlar hep böyle olmaz mıydı zaten?
- Yeni bir işe başlarsın ve tüm olumsuzluklar seni bulur,
- Yeni bir okula başlarsın ve nerede bulunması zor kitap var ondan sorumlu olursun,
- Yeni evlilik yaparsın ve hayallerinin prensi, prensesi aynı evin içinde hiç de beklemediğin gibi olur.
Böyle zamanlarda
insanın aklına gelen ilk yöntemdir “Kaçıp, kurtulmak”.
Peki
gerçekten bu bir yöntem olabilir mi?
Kaçmak,
kurtulmak. Problemi çözmek değil de problem hiç yaşanmamış gibi olmasını
istemek.
“İnsan
bir işe koyuldu mu mutlaka problemle karşılaşır. Bu işin doğasında var. Hayat
birini yetiştirmek istediğinde ya olumlu süreçlerle soru soracak ya olumsuz.
Önemli olan insanın ne tepki verdiği. Problemlerden kaçarak kurtulamaz insan. Çünkü
her problem gerçek çözümünü bekler.” demişti katıldığı seminerde eğitmen. Ne
kadar da doğruydu şimdi fark ediyordu aslında.
Uzun
uzun giden otoban çizgilerini takip ederken tam da bırakma düşünceleri aklına düşmeye
başlamışken; “Doğru ya. Ne yani piyasalar kötü ama benim elimdeki ürünlere de
insanların ihtiyacı var. Çünkü sattığım mal insanın faydasına ise mutlaka
gerçek satıcının, gerçek bir alıcısı olacaktı. Benim yeterli sebepleri
oluşturmaya ihtiyacım var, olumsuzluklara takılmaya değil.” dedi ve rotasını
çevirdi. “Burada değilse daha uzağında ya da daha yakınında bir yerde ihtiyaç
var. Ben o yeri, o tohumu bulmalıyım.” dedi.
“Hayat
seni elemeden sen kendini eleme” der Deneyimsel Öğreti.
Kırk kapıyı çalsak olumsuz sonuç alsak da kırk birinci kapı için sebep oluşturmaktı aslında hayatın
bizden beklediği. O yüzden problemle karşılaşınca kaçmak değil, kendini elemek
değildi aslında çözüm. Gerçek çözüm sebeplere odaklanmaktı.
Büyük Sebepler
Bulunan icatlar aklına geldi birden. Hangisi hemen oluvermişti?
Uçak, araba hemen ortaya çıkmış mıydı mesela?
Büyük sonuçların öncesinde büyük sebepler, büyük bedeller vardır.
Yeter ki insan o bedelleri ödemeye razı olsun.
Yeter ki başta
karşılaştığı olumsuzluklarda pes etmeden, çıraklığın keyfini çıkartarak yola
devam edebilsin.
Edebilsin
ki sonrasındaki keyfin tadını çıkartabilsin.
Ve
bilsin ki her zorluktan sonra çokça kolaylık vardır.
Evet o
zorluktan sonra da kolaylık vardır…
Yorumlar
"Gerçek satıcının gerçek alıcisi vardır."
Teşekkürler.