Hala Süre Varken

Deneyimsel Tasarım Öğretisi

Zamanı Belirsiz...

Sabaha karşı gelen beklenmedik bir sarsıntı ve büyük yıkım...

Kalplerimiz de yıkımla birlikte kırıldı, yaralandık. Ağladık, sarıldık, sarmaladık. Birlik olduk.

Günler geçti. Bitti mi bitmedi.

Geçti mi? Geçmedi.

Zaman geçtikçe televizyonları açamadık, haberleri dinleyemedik. Yaşanılanlardan  göz çektik.

Bazımız da gece gündüz demedi; aşırılık boyutunda tüm haberleri seyretti. Gerçek, sahte demeden her duyduğumuzu içimize aldık, algıladık. Algımızı kirlettik.

Binalara bakamaz olduk. Göz çektik. Bazen de çok bakar olduk. Kuruntularla baş başa kaldık.

“Kolonu kesmişler mi?” diye, binaların altındaki mağazalara şüpheli bakışlar atarken bulduk kendimizi.

Dar sokaklar, yan yana sıkış tıkış binalardan korkar, yolumuzu değiştirir olduk.

“Bizim bina sağlam da, yanındaki çok yakın ya üzerimize devrilirse” diye düşünceler aklımızı meşgul eder oldu.

Sahildeki tsunami tabelaları korku tabelaları haline geldi. Sahil yürüyüşleri “Altımda fay var mı yok mu?” düşünceleri ile yarıda kesildi.

Yeni inşaat alanlarından geçerken demirleri saymaya, betonun kalınlığına bakmaya çalışmak nasıl bir aklın oyunuydu ki acaba?

Her korku ve endişe dolu düşünce, kendini daha da çaresiz hissettirmekten başka işe yaramıyordu.

Yeni doğum yapmış, hormonları tavan yapmış, çizgi filme ağlayabilen annelerimizin kurguladıklarının neler olabileceğini hayal etmek hiç de zor olmasa gerek.

Uykular kabusa dönmeye başladı. Sürekli çocukların odasına gidip, çocukları kontrol edip yatağa dönmeye başladık ise, hiçbir şeye hazır değiliz demektir.

Hepimiz bir gün göçüp gideceğiz bu hayattan.

Zamanı belirsiz…

İnsan zor günlere hazırlanabilir mi, ölümüne hazırlanabilir mi?

Hazır olmak ne demek?

Doğduğunda evin büyükleri bir araya gelir ve bebeğin kulağına eğilip ilk ezanı okur. O ezan aslında ölümün ilk hatırlatmasıdır. Ve her son bir musalla taşının önünde cenaze namazı ile geliverir.

Ömür ezan ile namaz arası kadar kısadır.

Doğum varsa kesin ölüm de var. Ölüp geri döneni göremediysek eğer, demek ki önce ölümü kabul edip, onu normalleştirmemiz gerekiyor.

“Su gibi akıp geçti, nasıl da büyüyüverdi çocuklar. Biz de yaşlandık artık… İkinci baharım” diyenler. Hayata umutla sarılanlar…

Ne zaman ki ölümü kabul ederiz, yaşam sevinci, yaşama olan ilgi o zaman artamaya başlar.

Her bir AN o zaman daha da kıymetlenir.

Deneyimsel Tasarım Öğretisi

İnsanlar yüzyıllardır ölümsüzlük iksirini bulmaya çalıştılar. Yaşlanmama gayreti ile birçok bitkisel, kimyasal kimi zaman da aklın eremeyeceği şiddette bileşenlerin peşine düştü.

Ölümü biliriz ama ne zaman ölümün geleceğini bilemeyiz.

Allah istemese ölemezsin bile, isteyerek olabilecek bir şey değildir ölüm. Her doğan ölür.

Her yeni eskir. Her şey biter. Tıpkı senden önce gelen atan, baban, babanın babası, dedesi gibi…

Hiç düşünmez insan, ya ölemeseydik ne olurdu?

Herkes gitmiş, yakınların, akranların, senden yaşlılar ve senden sonra doğanlar…Herkes, her şey yabancılaşmış sana… Ne konuşulanlar ne de yüzler tanıdık… Vücudun, iskeletin sana yabancılaşmış, taşıyamaz olmuş seni. Ama sen hâlâ yaşıyorsun. Ne kadar anlamı olabilir ki…

Bazen yakınındaki bir hastanın acıları sarsar seni. Ne ilaç fayda sağlıyordur, ne de zaman…

İşte o zaman ölümün nasıl da merhamet olduğunu idrak edersin. Yeter ki acı çekmesin istersin.

Ağzından şöyle bir dua dökülür:

‘’Allah’ım onun için iki hayırdan birini istiyorum. Yaşam onun için hayırlı ise yaşamı, ölüm onun için hayırlı ise ölümü ona ver’’.

Ölümü bir sonmuş gibi düşünürüz.

Oysa sadece geçici olan hayatı sonlanıyordur, sonsuz olan diğer hayatının başlangıcına geçiştir ölüm.

Tıpkı uyumuşsun da, bu sefer sabah uyanamamışsın gibi.

İnsanı, toplumları koruyan ecelleridir. Kendi eceli. Ecel geldiğinde ne 1 dakika fazla, ne 1 dakika eksik kalamazsın, var olamazsın dünyada.

Peki ne yapmalı?

Zaman mı doldurmalı?

Yaşamaya mı çalışmalı?

Kalacağım diye mi tutturmalı?

Ölüme kafa mı tutmalı?

Deneyimsel Tasarım Öğretisi

Deneyimsel Tasarım Öğretisi der ki; sadece uyumlanmaya çalış…

Verilen sürene konsantre ol.

Ölümden değil de sana yaşaman için verilen sürenin bitmesinden kork.

Ve ölüme hazırlan.

Peki ölüme nasıl hazırlanılır?

Yaşamı ciddiye alarak

Sana verilen süreyi unutmayarak, egonu tatmin edeceğin zevklerin peşinde koşmak yerine, yanlış yapmak yerine, beni Yaratana sorumluluğumu unutmayarak.

Doğruyu seçerek, doğruda kalarak.

Göz açıp kapanıncaya kadar geçen süreyi nasıl geçirdim?

Cebime hangi hayrı, hangi faydayı veya güzelliği doldurdum?

Fotoğraflarda hangi karelerde varım?

Elim belimde, parmağımı sallayıp, kötü sözler söylerken mi?

Fitne, fesat yayarken mi?

Haklının hakkını gözetmeyip, yetimin hakkını yerken mi?

Ölçülere dikkat etmeyip yaptığım ticarete hile karıştırırken mi?

Ölüm geldiğinde yanımda sadece hayır diye biriktirdiklerim benimle olacak. Ne mal, ne ev, ne eşin, ne de onsuz yapamam dediğin evladın…

Kim zerre kadar iyilik yaptıysa karşılığını, kim de zerre kadar kötülük yaptı ise karşılığını göreceği bir sistem var. Hesap var. Seni orada karşılayacaklar var.

Yeter ki Rabbinin desteğini kaybetme.

Sen hazırlan…

Onun dediği gibi ye, onun dediği gibi yap, onun dediği gibi konuş…

Doğuma hazırlanır gibi hazırlan, doğum gününe hazırlanır gibi hazırlan, evliliğe hazırlanır gibi hazırlan…

Hâlâ süren var.

Ciddiye al.

Tekrar ayağa kalk.

Tedbirini al.

Hangi kaygın seni halsiz, üzgün bırakıyorsa üstüne git.

Evini sağlam yap, sağlamlaştır.

Malzemeni denetle, ustanı denetle.

Doğru zemine, doğru teknoloji ile yaklaş.

Gerçeğe en uygun olanı seç.

İhtiyaç gör. En çok da biriktir, sevgi, hoşgörü, şefkat, güler yüz, vefa…

Hayatının bir amacı olsun.

Çünkü ancak amacın varsa bir anlamın var.

Bugün ihtiyaç sahibine çorba ver ki yarın zorda kaldığında çorba verenin olsun.

Takasın sadece ve sadece Allah’la olsun. Daha iyisini mutlaka kazanacaksın.

Nihayet o gün geldiğinde, 

Kevser ırmağı başında güler yüz ile  ikram edilenlerden,

Selam verilenlerden, 

Karşılananlardan olmayı dile.

Deneyimsel Tasarım Öğretisi geçmiş deneyimlerden yola çıkarak, geleceğimizi tasarlamaya yönelik stratejiler üreten bir bilgi topluluğudur.

“Kim Kimdir”,” İlişkilerde Ustalık” ve “Başarı Psikolojisi” seminerleriyle mutlu ve başarılı olmak isteyen insanlara problemlerini çözmeleri ve hedeflerine ulaşabilmeleri için ihtiyaç duydukları yöntemleri öğretir. 

"Hayatta hiçbir zaman keşfedilemeyecek tek bir şey vardır; Daha iyisi…"

Yahya Hamurcu



Yorumlar

Ayfer dedi ki…
Alıp götüren bir yazı. Ellerinize,yüreğinize sağlık.
Adsız dedi ki…
Hiç düşünmez insan, ya ölemeseydik ne olurdu?
DDÇ dedi ki…
Ölümden değil, sürenin bitmesinden korkuyor olabilmek... Kaleminize sağlık
Gülşen dedi ki…
Hayatının bir amacı olsun.

Çünkü ancak amacın varsa bir anlamın var.

ALLAH razı olsun çokkkk aydınlatıcı bir yazı
GNS dedi ki…
Çok güzeldi

Uyum...
Ahenk...

Gönlünüze sağlık
Şeyma dedi ki…
Hangi kaygın seni halsiz, üzgün bırakıyorsa üstüne git.
Teşekkürler:)
Beril dedi ki…
''yeter ki hazırlan hala süre varken...''
Ayşe dedi ki…
Beni derinden etkileyen bir gerçeği, bu kadar şefaf anlattığınız için çook teşekkür ederim. 😢
tarçınlıcevizli dedi ki…
''Ölümden değil de sana yaşaman için verilen sürenin bitmesinden kork'' harika bir uyarı, teşekkürler
Adsız dedi ki…
Tebrikler, güzel hatırlatma
Havva Ağırdil dedi ki…
Ölümü düşünerek hareket etmek çok faklı yapıyor insanı. Emeğine sağlık.
Adsız dedi ki…
Selam kelimesini duyabilmek için ne uzun bir hayat ve onu haketmek için ne kadar boşuna bir uğraş halbuki hayat o kadar kafa göz kıracak kadar zor değil biz zorlaştırıyoruz kolay olanı...
Firuze ÖRMEN dedi ki…
Amacın varsa anlamın var...
A. Ü dedi ki…
Bize verilen süreyi en iyi değerlendirenlerden oluruz inşAllah...
Adsız dedi ki…
Hiç düşünmez insan yaşarken sın sahneyi..
HK dedi ki…
Amin... Her sabah uyandığımızda verilen süre devam ettiği için şükredenlerden olalım inşaALLAH... Emeklerinize sağlık Sevgili Yazar, teşekkürler...
Sibel dedi ki…
Takasın sadece ve sadece Allah’la olsun. Daha iyisini mutlaka kazanacaksın. Kaleminize sağlık 🪷