Uzun Uzun Bakıyorum...
Bulduğum her pencereden, uzakta birini görecekmiş gibi. Her sesi
dinliyorum sanki birisi bir şey söyleyecekmiş gibi. Elimi ileri doğru uzatırken
yakalıyorum kendimi, elimi birisi tutacakmış gibi.
Bunlar
olursa, öyle zannediyorum ki mutlu ve başarılı olacağım.
Birisi
geliyor seviniyorum bir süre, bir güzel söz dinliyorum güldürüyor ama bir
süreliğine. Elimi tutuyor bir küçük çocuk, kalbim ısınıyor elimi bırakıncaya
kadar. Hani mutlu olacaktım sonsuza kadar.
“İçimde
kocaman bir boşluk var? Bunu doldurabilirsem bence mutlu olurum. Bugüne kadar
yaptıklarım hiç işe yaramadı dolduramadım.
Neler yaptım, kimlerle arkadaşlık ettim, herkesi hayatımdan çıkardım
yine de olmadı…”
İnsanoğlu
ne yaparsa yapsın hayatta tüm hamleleri mutlu ve başarılı olmak için yapar.
Evlenir,
mutlu olmak için,
Boşanır
yine mutlu olmak için.
Problemlerinin
cevaplarını nedense dış dünyada arar… Arar da istediği sonuçlarla bir türlü
karşılaşamaz.
Deneyimsel Öğreti
der ki; “Sadece
gerçek problemin gerçek çözümü olur.”
Cevapları
dış dünyada arıyorsam; eşim değişsin, çocuk anlayışlı olsun, patron fark etsin,
… Bil ki şu an gerçek problem ile ilgilenmiyorum.
Peki
neydi bu çözemediğim problemin gerçeği? Her yerde var olup, yok gibiydim
yakınlarımın hayatında, bu beni yoruyor ama vazgeçemiyordum.
Bir
gün farklı bir ortamda iki arkadaşın konuşması dikkatini çekmişti…
Biri
sürekli dert yanıyor diğeri “Kendine dön, kendinle ilgilen” diyordu. Ne demek
istiyordu?
İnsan
kendine nasıl dönerdi? Bu soruyu kendine
sürekli sorarken, sokağın başında reklam tabelasında “Sen değiş dünyan değişsin”
yazıyordu.
“Sanki
hayat bana mesaj gönderiyor.” dedi gülümseyerek...
Deneyimsel Öğreti derki; “Soru varsa cevap var.”
“Tamam
da soru neydi?”
“Değişim.”
“İnsan
nasıl değişir ki?” diye düşünürken reklam tabelasının olduğu sokaktan insanlar
geçiyordu.
Her
birinin başka başka dertleri, sıkıntıları vardı.
Genci,
yaşlısı her birinin. Hepimizin ortak problemi olan dertler, sıkıntılar yaşamak
için değil çözmek için vardı aslında.
Bu
dünyada her şey gelir ve geçer, sonsuz kalan hiçbir şey var mı?
Dedenin
dedesi nerede, annenin babaannesi nerede?
Hangi
ağaç sonsuz, hangi kuş, hangi balık, hangi gün, hangi gece sonsuz?
Her
şeyin bir süresi var. Süresi boyunca amacına uygun davranır ve sürecini
tamamlar.
Peki
insanoğlu bu hayatta sürecini tamamlarken neler yapmalı?
Madem
sonsuz değilse, insan bu dünyada başı boş bırakılmamış olabilir mi? O zaman bu
dünyadaki süre bitmeden tekrar düşünmeye ihtiyaç var. Çünkü düşünmek insana
verilen en kıymetli hediye. Düşündükçe zihne sorular düşüp, irdeledikçe
cevaplar akmaya başlamaz mı?
“Ben
bu hayata niye geldim?”
“Bu
hayattaki amacım ne?”
Birilerini
sürekli değiştirmeye çalışarak, sonunda yorulup, isyan etmek mi?
Yoksa
ilerlememi durduran, amacımdan saptıran zafiyetlerimden kurtulmak mı?
Hangisi?
Ah
insanoğlu hep olmazın peşinde…
Ama
bir görebilse problemin çözümünün kendisinde saklı olduğunu…
Ve
aslında problem zannettiğinin sadece kendisine sorulan bir “soru” olduğunu.
Soruya
doğru cevap verdiğinde düzeleceğini her ilişkinin, her iletişimin ve akıbetin.
O
zaman sor kendine “Doğru cevap nedir?” diye
Peki
soruyu soran kimdir?
Ve
bu soruya verilecek doğru cevabın ne olduğunu yazan kimdir?
İşte
o zaman “Ne arıyorum?“ sorusunun cevabını
bulur insanoğlu.
Her
yeni güne başlarken, her yeni ilişkiye başlarken, her yeni işe başlarken, her
yeni sürecinde sorduğu sorunun cevabı.
Nasıl
daha mutlu olurum? Nasıl daha başarılı olurum?
“Kıyası
dünü olunca insanın işte o tüm işaretlerin, arkadaş konuşmalarının, sokak
tabelalarının bir karşılığı oluyor.” dedi. Aslında esas cevabın kendinde
olduğu, bugüne kadar dış dünyada aradığı her cevabın, her sürecin sahte
problemi nasıl büyüttüğünü, kendisini gerçekten nasıl uzaklaştırdığını fark
etmişti.
Artık bugün yeni versiyonunun ilk günüydü. Gerçek problemin nerede olduğunu anlaması bile yüzündeki tebessümü artırmaya sebep olmuştu. Pencereden kim elimi tutacak diye bakan değil, ”Nasıl eli tutulacak biri olurum? Dahası ben kimin elinden tutabilirim?” diyenlerden olmuştu…
Yorumlar
Birilerinin elinden uçabilen birine dönüşmek dileğiyle
“Bu hayattaki amacım ne?”
Birilerini sürekli değiştirmeye çalışarak, sonunda yorulup, isyan etmek mi?
Yoksa ilerlememi durduran, amacımdan saptıran zafiyetlerimden kurtulmak mı?
Hangisi?
Ah insanoğlu hep olmazın peşinde…
Ama bir görebilse problemin çözümünün kendisinde saklı olduğunu…
Ve aslında problem zannettiğinin sadece kendisine sorulan bir “soru” olduğunu.
Soruya doğru cevap verdiğinde düzeleceğini her ilişkinin, her iletişimin ve akıbeti.
doğru soruları sorunca Cevap da doğru oluyor. Biraz çaba, biraz zaman gerek...
İnsanın çoğu zaman yaptığı en genel hata gercekten. Ama yazıdada anlatıldığı gibi mesele kendi dönüşümlerimizde…