Hayatın Doğal Sonucu
Aklında son günlerde dönüp
dolaşan bir cümle vardı. Onu neden bu kadar sarstığına ve kabul etmekte
zorlandığına şaşırıyordu ama "hayatın doğal bir sonucuydu" diye düşündü Ezgi.
Gittiği seminerde
duyduğu bu cümle hayatını gözden geçirmesine sebep olmuştu.
Aslında bu durumu kabullenmemek,
ocaktaki suyun altını açıp kaynamamasını beklemek gibi bir şeydi.
“Hayatta her şey geçicidir.”
Ne kadar da hiç geçmeyecekmiş gibi
yaşıyordu günlerini, sevinçlerini, kederlerini...
Oysa hayattan beklentisini yanlış
yere koymasıydı bu mutsuzluk halleri. Sadece her yaptığı iyilikte ya da
yardımda teşekkür beklemesiydi belki de meselesi. Sahi nedendi bu her şeyde takdir
beklemesi? Aşırı beğenilme isteğiydi belki de beklentiye düşmesi…
Yasa, değişmeyen tepkiyse bu
bilginin her yerde geçerli olması gerekiyordu. Seminerde de “Yasaları
hayatınızda test edin, üzerinde düşünün.” diye tavsiye edilmişti. Çünkü
düşünmeden kabul ettiğin sonra ilk vazgeçtiğin olabilirdi.
Sonra bu öğrendiği bilgiyi doğaya
bakarak anlamaya çalıştı Ezgi.
Doğa da aynı insanın hayatı gibi
değil miydi? Sanki bir çiftçinin ekinini ektikten sonra yağmurun onu bitirmesi
gibiydi. O tohum sonsuza dek toprağın altında kalacak değildi. Her evrenin sonraki
evreye devrolunması gibi ekinler de her seferinde bir sonraki evresine devroluyordu.
İnsan da böyle değil miydi? Ekicinin hoşuna giden o bitki tıpkı annenin de
bebeğinin büyümesini seyretmesi gibi değil miydi? Ama elbette her şeyin bir
sonu olduğu gibi ekin de ekin zamanı ekinini verir sonra kuruyup sapsarı oluverirdi. Bu arada bir sürü yeni meyve vermiş, yeni tohumlar düşürmüş olurdu toprağa.
Aslında hayatta sahip
olduklarımız da aynı ekicilerin hoşuna giden bir bitkiye benzer; bir tohum filize, filiz fidana, fidan ağaca, ağaç meyve, meyveden yeni tohumlara dönüşür ve onlar yeni ağaçlara... Hepsi geçti, her hal bir diğerine dönüşürken bir önceki geçti. Her evrenin zorluğu da güzelliği de geçti.
İnsanın hayatı da aynı ekinler gibi
değil miydi?
Ekinin tüm halleri gibi her
şey geçiciydi.
Her şeyin geçeceğini bilmesi
Ezgi’ye bir yandan zor gelmişti ancak bir yandan da üstündeki yüklerini
hafifletmişti. Kimse sonsuza dek mutlu olamayacağı gibi elbette sonsuza dek
mutsuz kalacak da değildi.
O anda bulunduğu durumunu
düşündü. Çocukken sımsıkı sarılıp uyuduğu, anneleriymiş gibi baktığı kardeşlerinin şu anki durumu geldi aklına. Her biri ile ayrı ayrı ilgilenmişti. Okul
zamanlarında kendi sınavı olsa bile onları çalıştırdığı zamanları olmuştu. Her
birine ayrı ayrı değer verir, üzüntülerinde sevinçlerinde hep yanlarında
olurdu. Nasıl da bu kadar üzebiliyordu kardeşlerinin zaman zaman söyledikleri. Birlikte
geçirdiği zamanları düşününce ne güzel bir çocuklukları geçmişti.
Eğlendiricileri yoktu ama her türlü eğlenmeyi bilmişlerdi. Nasıl da güzel
zamanları geçmişti. Elbette bu durum da geçiciydi ve geçici olmasını bilmek ona
iyi geliyordu. Belki de bu yaşadığı zorluklar onu güçlendirmek içindi. Belki de
şu anda yaşadığı zorluklar da tıpkı o ekinler gibi zamanla çer çöp olup
gidecekti.
Ne de olsa zaman gerçekten yana
değil miydi?
İnsan bazı anlarının hiç
geçmeyeceğini zanneder. Ya da bir haksızlığa uğradığında her zaman öyle
kalacağını zanneder. Bunların ömür boyu süreceğini veya hiç bitmeyeceğini
düşünür. Öyle düşündüğü için de bu anlar kalıcıymış gibi tepki verir ve
yanılır. Oysa hayatına bir baksa böyle anlar sanki hiç olmamış gibi gelir.
Güzel anların da, kötü anların da
hangisi geçmemişti ki?
Hayatı gözünün önünden film
şeridi gibi geçti.
İlk okumayı çözme zamanındaki
zorlukları aklına geldi.
Okuldaki sınavların verdiği
kaygılar.
Liseye hazırlık sınavı stresleri.
Sınav sonucu heyecanı.
Lisede ilk gün heyecanı.
Mezuniyet hüznü ve sevinci.
İlk aşkın heyecanı, midede uçuşan
kelebekler.
Üniversite sınav heyecanı, meslek
seçimi ve tercih sonuçlarının gerginliği.
Vize, final, tez zamanındaki
yorgunluklar.
Mezuniyet sevinci, hüznü,
arkadaşlardan, şehirden ayrılma hüznü.
İş arama telaşı, iş görüşmeleri
gerginliği, işe kabul sevinci.
İlk maaş sevinci.
İlk buluşma heyecanı, evlilik
teklifi heyecanı, düğün telaşı, düğün mutluluğu.
Hamilelik dönemindeki zorluklar.
Doğum sancısı.
Doğum sonrası sevinç.
Bebeğin ilk doğduğu
zamanlarındaki çekilen uykusuzluk.
Ateşli hastalıklar, diş
çıkarırkenki zorluklar.
İlk adımlar, ilk kelimelerinin
verdiği mutluluk...
Sahi hangisi geçmemişti?
Hepsi bir film şeridi gibi geçti
ve gitti… O anda iken hiç geçmeyeceğini zannettiği duyguları, anıları, yılları hepsi
geçmişti.
İşte şu anda da yapması gereken
de neye rağmen ne yaptığı ile ilgilenip geçeceğini düşünmesiydi.
Aslında tüm mesele kalıcı olmaya
çalışmadan doğru tepkiler verebilmek, doğru sebepleri oluşturabilmekti…
Yorumlar
Bu son cümle bu hayatı daha mutlu yaşayabilmenin özet stratejisi olmuş. Çok güzel bir yazı teşekkürler.