Seyrek Ağaçlar Vardı...
Birazı kurumaya yüz tutmuştu. Yağmurlar gelmeden önce hep böyle çorak bir hal alırdı. Sanki birazdan bir rüzgar esecek ve ortalığı toz bulutu kaplayacaktı. Havadaki koku burnunu sızlattı. Burun delikleri genişleyip küçüldü birkaç kez. İşaretleri anlamaya çalıştı.
Acısı çok
derindi. Yutkunmaya çalıştı. Bir lider bir erkek olarak acıyı yutma gücünü
kendinde buluyordu. Zordu ama yapabiliyordu. Dayandığı kudrete sığındı. Ama ya
eşi, o nasıl tutacaktı kendini? O nasıl sakin kalacaktı? Öyle çok ödenmiş bedeli
vardı ki. Kendi ızdırabını bir kenara savurup atmalıydı. Ve bir erkek gibi, bir lider gibi, bir baba gibi karısının yanında durmalıydı.
Ona doğru yaklaşırken yüreği burkuldu. Daha dün yüzünde güller açan kadın şimdi acı içinde kıvranıyordu. Aylardan Kasım, günlerden Tahir’di. Ve hiç unutulmayacak bir adı vardı.
Sıcaktı,
seyrek ağaçlar vardı. Ve bir dişi aslan yerde uzanmış ağlıyordu. Memelerinden
sızan süt canını yakıyordu. Yavrusu sütü boşaltmayınca bin bıçak göğsüne
saplanıyordu. Oysa toprak, sızan her damla sütle filizleniyordu.
Çok güzeldi, altın rengi tüyleri sanki hep yeni taranmışçasına parlıyordu. Ama o, oğlunu yitirmiş ve henüz toprağa vermiş bir anne olarak yas tutuyordu. Daha dün gülüyordu. Daha dün onu emziriyordu. Dişsiz ağzıyla annesini ısırmaya çalışmasıyla eğleniyordu. Bir anda bu dünyadan ayrılmış, annesinin göğsündeki süt kurumadan toprağa girmişti.
Lider aslan,
eşinin yanına yürüdü. Bu kadının hüznü de gülümsemesi kadar güzeldi. Yüzüne
doğru yaklaştı, alnına dokundu. Aldığı en kıymetli emanetti. Ve emaneti, ona
ilk iman edendi. Sonra başını göğe çevirdi. Liderliği ilk aldığında kendisi
bile kendi gücüne inanmamışken bu kadın onun yanındaydı. Sürüdeki en güçlü
aslan o değildi. Sürüdeki en iri o değildi. Ama en cesur o çıkmıştı. Kurt
saldırısında sürüsünü savunmuş ve hiç beklemediği liderlik onun boynuna
asılmıştı. Uzun parlak yelelerini savurmadan, kükremeden, telaşla evine
koşmuştu. Titriyordu. Hem de iliklerinden derisine kadar titriyordu. İşte o
anda bir kadın nasıl eş olur şahit olmuştu. Üzerini örtmüş, sarmış ve ona onu
anlatmıştı.
“Bana
neler oluyor?” diyerek kendinden korktuğunu söylemişti. Liderliğin ne olduğunu
bile bilmiyordu.
Bunun
üzerine dişi aslan, korku ve endişelerini gideren şu sözleri söyledi: “Öyle
deme! Yemin ederim ki, hayat hiçbir zaman seni utandırıp üzmez. Çünkü sen
akrabanı gözetirsin, doğru konuşursun, işini görmekten âciz aslanların elinden
tutarsın, yoksulları kayırırsın, misafirleri ağırlarsın, haksızlığa uğrayan
kimselere yardım edersin”
Ona
gösterdiği cesaretin bir temelinin olduğunu göstermiş ve onu şevkle
yüreklendirmişti. Bir lider olarak ona inanan ilk kişi eşiydi. Ve eşinin
gücüne bakılırsa ona inanların sayısı arttıkça artacaktı.
Oysa
şimdi bu kadın gözünde damla damla yaşla öylece hareketsiz duruyordu. Şevk
verme ve inandığını gösterme sırası ondaydı.
‘’Göğsüm
sütle dolup taşıyor. Keşke süt emme süresini tamamlayana kadar olsun
yaşasaydı.” demişti. Ama sözcükleri boğazında düğümlendi. Anneydi ama aynı
zamanda sürünün liderinin eşiydi. Acısı bile kısa bir süre olabilirdi.
Lider aslan başını onun başına sürdü. Ayağa kalktılar. Ne olursa olsun daha çok yapacakları iş vardı. Düşman her an çevrelerindeydi. Savan’ı boş bırakamazlardı.
Ve tıpkı Deneyimsel Tasarım Öğretisi’nin dediği gibi, "Hayatta
boşluk yoktu." Onların da hayatında boşluğa yer yoktu. Onlar zayıflarsa
düşman güçlenecekti.
Fakat
bir liderin hayatında en ufak bir zayıflık tehlike işaretiydi. Etrafta sadece
çakallar kurtlar yoktu. Bazı en yakınları bile onu yok edip lider olma
peşindeydi. Ve gerçeği bilmeden söylentiler yaydılar. Onları yaralamak
istediler. ‘’Soyu kesik, sonraki nesilleri devam etmeyecek’’ dediler. Ne kötü
şeydi söyledikleri, keşke bilselerdi.
Hangi
canlının hayatının ne kadar süreceğine karar veren kimdi? Soysuz, hain, kaba,
hayra engel olan bir soyun iyiliğine şahit kimdi?
Oysa
hayat onlara bitip tükenmek bilmeyen iyiliği vermişti. Ama işi kötülük olanın
nasibinde kevser eksikti. Keşke bilselerdi, o ne kötü bir eksikti…
Keşke
bilselerdi, onlar ne kötü şeyler anlamış, ne kötü şeyler söylemişti.
Ve keşke ilk söylenenler, ilk söylendiğinde anlaşılmış olsaydı…
Başarı Psikolojisi hakkında
Yorumlar
Ellerinize sağlık