İş Yerinde Nasıl Takım Olunur?

İş Yerinde Nasıl Takım Olunur?

Sema, sabah erkenden hazırlanmıştı. Heyecanı gözlerinden okunuyordu. Uzun arayışlardan sonra ilk işini bulmuştu. 

Bir fabrikada İnsan Kaynakları bölümünde çalışacaktı. Bu iş onu daha mutlu ve daha başarılı hissettirecekti. Çünkü yeni iş yeri sektörün liderlerinden olan bir aile şirketiydi.

“Acaba nasıl insanlarla karşılaşacağım?”

"Arkadaşlarım beni sevecek mi?” 

Sema’nın aklında bunun gibi birçok soru vardı. Ama bildiği bir şey vardı; o da çok çalışacağı ve kimseye yük olmadan işini en iyi şekilde yapacağıydı. İnsanları tanımayı ve onlara katkıda bulunmayı seviyordu. İnsan Kaynakları tam da ona göre bir bölümdü.

Her işin başı zordur 

İşe başladığı ilk aylar yoğun iş temposundan ve işin detaylarını öğrenmeye çalışmaktan etrafındaki insanlarla pek kaynaşamamıştı. Ama insanların memnuniyetsizliğini anlamıştı. Birçok çalışan şirketin işleyişinden şikayet ediyordu ve sürekli bir personel sirkülasyonu vardı. 

Sema iş yerinde yanlış giden bir şeyler olduğunun farkındaydı. Bunları şefi Ersin Bey ile paylaşmıştı. Ersin Bey patronun sağ koluydu. Yoğun bir iş temposu vardı. Emekliliği yaklaşmıştı. Personelin memnuniyetsizliğinin o da farkındaydı ama bunlarla uğraşacak zamanı yoktu. Sema Ersin Bey ile aynı düşüncede değildi. Bu gidişatı değiştirmek istiyordu.  

DTÖ der ki; “Bu hayatta iyiye gitmeyen her şey kötüye gider.”

İnsanlar bir problemle karşılaştıklarında:

  •         Problemi görmezden gelmeye,
  •         Problemi ertelemeye,
  •         Çözümü başkalarından beklemeye meyledebilirler.

Oysa problemi çözmek için:

  •         Problemi deşifre etmek
  •         Çözüm için bedel ödemek
  •         Hayatın sorduğu sorulara doğru tepki vermek gerekir.

Sema şirketteki sorunların gerçek nedenlerini araştırmak ve çözmek için Ersin Bey’den izin istedi. Bu sorunları en kısa zamanda tespit etmeyi ve çözmeyi kafasına koymuştu. Görüşmelere ilk olarak işin başındaki patronundan ve çocuklarından başladı. Gördüğü manzara aslında şirketin genelinde neler olduğunu açıklıyordu. Sıkıntı birkaç yönlüydü. 

Patronları Ali Bey çok çalışkan bir insandı. Küçük yaşta işe başlamıştı. İş yerinin her yerinde, şirketin her aşamasında emeği vardı. Deneyimleri sayesinde işleri pratik ve hızlı çözebiliyordu. Bu avantajlı durumun bir de dezavantajı vardı. 

Bu kadar emeği olunca gücünü ve sorumlulukları devretmek istemiyordu. Her işi kendine bağlamıştı. Bu yüzden çocukları da yıllarca işi tam olarak öğrenememiş, başkası yaptığı için de öğrenmek istemez hale gelmişlerdi. Herkes halinden memnun olsa bile, şirketin ve Ali Bey’in durumu bunun daha fazla böyle yürümeyeceğinin işaretlerini veriyordu.

Personel tarafına baktığında ise onlardan bir şey istenmeden ellerini taşın altına koymuyorlardı. 

  • Kim kimin ayağını nasıl kaydırır? 
  • Şirketteki yeni dedikodular neler? Bunlarla uğraşıyorlardı. 

Patronun gücü elinden bırakmak istememesi, personellerin ise ortak hedeflerinin olmaması, çözülmesi gereken başlıca problemlerdi. 

Peki, nasıl takım olacaklardı?

Deneyimsel Tasarım Öğretisi der ki: “Bir kalabalığı topluluk yapan ortak hedeflerinin olmasıdır.”

İnsanlar ortak hedef doğrultusunda birleşir ve birbirinin ihtiyacını karşılarsa orada bir topluluktan söz edilebilir. Her kafadan bir ses çıktığında, kolektif bir bilinçten söz etmek mümkün değildir. İnsanlar takım olabildiğinde, takımın her bir üyesi anlamlıdır. 

Sema’nın işyerinde bir sürü insan vardı ama ortak bir hedef yoktu. 

Sema ise bir iş yerinde bir ailede, bir ortaklıkta;

  • Ortak hedef
  • Ortak istek, 
  • Ortak bedeller ve çeşitli bağlar olmazsa olmayacağını biliyordu. 

Bu her kaliteli ve sıkı ilişki için geçerliydi. İnsan bir ilişkide kuvvetli ve sıkı bağlarının olmasını istiyorsa ihtiyaç karşılamalıydı. İnsan sadece kendi isteklerine odaklandığında ilişki yürümezdi. İnsan, ilişkilerde ilk önce karşısındakinin gerçek ihtiyacına odaklanmalıydı. Sema da iş yerinde çözüm önceliğinin, bu konuya verilmesi gerektiğini düşünüyordu.

Patron Ali Bey’e çok iş düşüyordu. Yetki ve sorumlulukları doğru devredebilmek önemliydi. İlk önce yılların kalıplarından dışarı çıkılmalı ve şirketin geleceği için bir an evvel bu dirençler kırılmalıydı.

Bir insan kendi şirketinde her şeye karar vermek isteyebilirdi. Fakat her işe tek başına yetişemeyeceğini ve yerine geçebilecek insan yetiştirmesi gerektiğini bilmeliydi. 

“Her şeyi ben yapayım, ben karar vereyim, benim onayımdan geçsin” demek olmazdı. 

Çünkü bu hayatta hiç kimse ve hiçbir şey mükemmel değildi.

Ortak hedef belirlemek

Ali Bey ilk olarak; ortak hedefte ilerleyebilecek, takım olabilecek, sorumluluk alabilen insanlar tespit etmeliydi. Devamında ortak hedef için karar verebilecek insanları yetiştirmeliydi. Artık ustalık aşamasına gelmişti. Şimdi esas marifet yerine gelebilecek birilerini yetiştirmekti. 

Sema bir yol haritası çizdi. Şirketteki dönüşüm kolay olmayacaktı. “Bakalım Ali Bey ve Ersin Bey duyacaklarını nasıl karşılayacaklar?” diye düşündü. Raporunu sunmak için Pazartesi gününü beklemesi gerekiyordu.

Bir ihtiyacı fark edip, gidermekten dolayı mutlu ve huzurluydu. 



Yorumlar

Ayfer dedi ki…
Çok açıklayıcı ve faydalı bir yazı olmuş ellerinize sağlık
GNS dedi ki…
Çok güzel olmuş ellerinize saglik
Beyza dedi ki…
Kaleminize sağlık, ne zor insanın yasaları bilmeden yönetebilen ve yönetilen olması. Yetki ve sorumluluklar bir aşamadan sonra insanları da yetiştirmek için paylaştırılabilmeli.
Adsız dedi ki…
Ortak hedefler belirlerken içinde bulunulan toplumun problemlerini iyi analiz edebilmek çok önemlidir.
Problem doğru deşifre edilirse, çözüme giden yoldaki bedellerde doğru şekilde belirlenebilir.
coryluss dedi ki…
İnsan gerçeği bilince nasıl saf bir zihne sahip olup gerçek problemleri deşifre ediyor. Bu bilgilere sahip olan gerçek hayatta da aynen bu rahatlıkta oluyor. Allah ilmimizi arttırsın.
Adsız dedi ki…
İnsanın kolaylıkla adım atabileceği ve düşünebileceği bir yöntemden bahsedilmiş çok güzel elinize sağlık 🌿
Adsız dedi ki…
Keşke devamı olsa :)