Zaman ne kadar hızlı geçiyor...
Selim orta yaşların başlarında, kendine dikkat eden, hoş, temiz yüzlü, dürüst ve çalışkan bir insandı. Düzeni çok severdi, onun hayatında her şeyin bir yeri vardı. Her şey olması gereken yerde olmalıydı. Masasının sol tarafına özenle dizdiği kalemlerine gözü takıldı. “Biri biraz yerinden mi oynamış?”
Ortalamanın üzerinde bir hayatı vardı. Evi, arabası, severek evlendiği bir eşi, saymaya başlasa bitiremeyeceği birçok imkanı vardı. İyi bir üniversitenin Mühendislik Fakültesi’nden mezun olmuştu. Mezun olur olmaz da güzel bir iş bulmuştu. Sonra daha iyi bir teklif aldığı için, şu an çalıştığı şirkette işe başlamıştı. “Zaman ne kadar hızlı geçiyor, kaç yaşına geldim hala buradayım” diye düşündü. Bir süredir kendini mutlu hissetmiyordu. Keyfi yoktu, kimseyle iletişim kurmak istemiyor, amacı ve hedefi olmayan insanlar gibiydi sanki. Bu işten en son ne zaman keyif aldığını bile hatırlamıyordu.Kendini bu kadar kötü
hissettiği bir dönem olmamıştı. Zor zamanlar geçiriyordu. Bu yaşlarını böyle hayal etmemişti. Çok başarılı olmalıydı. Daha iyi yerlerde
olması gerektiğini, hak ettiğinden çok daha azına sahip olduğunu düşünüyordu.
Şimdiye kadar çoktan terfi almalı, arabasını yenilemiş olmalıydı. İçinden “kıymetim
bilinmiyor” diye söylendi.
Günümüzde insanlar ilişkilerinde iletişimlerinde, sürekli sonuç odaklı olurlar. Oysa insan sebepleri oluşturabilir, sonuçlar bizim elimizde değildir.
Her şey aynı anda kötüye gitmek zorunda mı?
Bu
aralar evlilikleri de iyiye gitmiyordu. Esra’nın sevgisi, ilgisi, sıcaklığı
Selim’in en büyük dayanağıydı. Fakat Esra da sürekli yoğundu ve stres doluydu.
Ne
zaman baş başa kalsalar Selim kabuğuna çekilip Esra’nın ona yaklaşmasını
bekliyordu. Esra ise “Neden bu kadar suratsızsın? Benim az bir yaşam enerjim var onu da sen tüketiyorsun” diye söyleniyordu. Aralarındaki bağ
yavaş yavaş azalıyor fakat Esra bunu görmüyordu.
Evdeki
birçok işe yardım ederdi Selim, Esra’ya hiç kıyamazdı. “Baksana Esra bana nasıl
kıyıyor! Bu saate kadar bir mesaj bile atmadı” diye hayıflandı. Hemen eli telefonuna gitti, sitem dolu bir
mesaj atacaktı ki vazgeçti. “Yoğundur yine, görmez, iyice canım sıkılır” dedi.
Esra da keyifsizdi birkaç aydır, “hiçbir yere yetişemiyorum, ben hangi ara dinleneceğim” diye dertleniyordu. Önceden Esra, Selim’e sık sık sevdiğini söyler, onu merak eder, neşelendirmeye çalışırdı.
Bu evlilik nasıl bu hale geldi? Selim iyice dertlendi. Bu aralar en sık duyduğu
cümlenin: “Bir de sen üstüme gelme Selim” olduğunu fark etti.
İnsanlar hayatlarında mizanı kuramayınca, ya işinde ya evliliğinde ya çocuklarıyla iletişimlerinde sorun yaşamaya başlarlar. Hayatta Gizemli Zıtlıklar Yasası yani Gizzıt vardır. Denge bozulunca mutsuz eş, mutsuz çalışan, mutsuz çocuk olmaya başlanır.
Her zaman bildiklerimiz doğru sonuca bizi götürmeyebilir. Kaliteli bir yaşam için, iyi giden bir evliliği olan birinden yada ticarette başarılı olmuş birinden Deneyim
Transferi yapılabilir.
Olduğum yerden mutlu
değilim!
Oysa
Selim, işe kabul edildiği gün ne kadar da mutluydu.
Hemen eşine araba almaya karar vermişti. Esra havalara uçmuştu. Zaten Esra ufacık şeylere bile kocaman
kahkahalar atardı. Nikah memurunun sorusuna neşeyle haykırarak “Eveeeet!”
demişti. Kavga da etseler bile, hiç küs uyumayacaklarına söz vermişlerdi. Şimdi ise
aynı anda yatağa giremez olmuşlardı. Ne zaman bu duruma gelmişlerdi?
Birkaç
yıl öncesine kadar hayallerini kurduğu hayata
adım adım yaklaştığını düşünüyordu. Bugün ise büyük bir hayal kırıklığının tam
ortasındaydı. Ne yapacağını bilemiyordu. Düşündükçe karamsarlaşıyor,
karamsarlaştıkça umudunu yitiriyordu. “Neyse işime bakayım” dedi. Öğle arası
olana kadar oflayarak bir şeyler yaptı, nihayet yemek saati gelmişti. En büyük hazzından biri yemek yemekti. Aynı restorana gidip aynı şeyleri yemekten hoşlanırdı.
Farklı bir yerde, farklı bir şey
yesin, yedikleri hemen midesini rahatsız ederdi.
Değişikliğe ne gerek var ki…
Selim, her zamanki siparişini verdi ve yemek
yerken izleyeceği videoyu aramaya başladı. Artık bir şey izlemeden yemek
yemekten keyif alamaz olmuştu. Onu az çok tanıyan herkes hangi saatte, nerede,
neyle meşgul olduğunu tahmin edebilirdi. Değişikliğin gerekli olduğunu
düşünmüyordu. Esra bu yüzden hep onu sıkıcı olmakla suçlardı.
Hayatta
değişmeyen bir şey yoktur oysa. Biz değişimi kabul etmesek bile mutlaka bir şeyler
değişir. Deneyimsel Tasarım Öğretisi
derki: Hayatta durağanlık yoktur.
Mutluluk mu? Nasıl?
Durumunun iyiye gitmediğinden emindi. "Mutlu olan insan çekici miydi neydi?" bu cümleyi hatırladı. Sahi bunu nereden duymuştu? İş arkadaşı Hakan'dan duymuştu. Bir süredir çok neşeliydi Hakan, eski kasvetli halinden eser kalmamıştı. Hakan, "Mutluluğun 5 kuralı" nı da madde madde anlatmıştı o gün.
Mutluluğun 5 kuralı:
- Kendini başkalarıyla kıyaslamadığında,
- Üretimde kalmaya, çalışmaya devam ettikçe,
- İnsanlardan beklentiyi düşürdükçe,
- Kendi emeğine, bedeline konsantre olduğunda,
- "Az" a kibir yapmadığında, "çok" kelimesinden uzak durdukça insan mutlu olur.
O gün Selim,
Hakan’a şakayla karışık: “Sen bir şey mi kullanıyorsun?” diye sormuştu. “Ne
kullanıyorsan ben de istiyorum aynısından” diye de eklemişti. Hakan
gülümseyerek “Gerçek insanı
iyileştiriyor” demişti. “Şu kişisel gelişim saçmalıkları mı?” demişti Selim. Ne
kadar alaycı davrandığını şimdi fark etti. Biraz mahcup hissetti. Neyse ki
Hakan alınmamıştı. “Bu bilgiler birçok süzgeçten geçirilmiş saf gerçekler. İlişkide Ustalık adı" demişti.
İnsan tercihlerinin sonucunu yaşar aslında. İlişkilerinde nerede hata
yaptığını anlamadığında, aynı hatayı tekrar tekrar yapabilir. Yaptığı hatayı fark edince de kişinin dönüşümü başlar.
Selim
bu konuşmayı tüm ayrıntılarıyla hatırlamasına şaşırdı. Sadece önem verdiği
şeyleri aklında tutmayı kendine görev edinmişti. Geri kalan her şeyi siler
atardı. Bunu neden silememişti? Garsonu fark etmediği için tabak masada
belirince irkildi. Burnuna gelen lezzetli koku onu kendine getirdi. Hakan’ın
anlattıklarını düşünerek yemeğini yedi. Ofise dönüp Hakan’a detaylıca sormaya
karar verdi.
Kim bilir, belki Hakan’ı iyileştiren gerçekler, Selim’i de iyileştirirdi…
Yorumlar
Farketmek ve iyileşmek dileği ile…
O halde biz bedellerimizle ,sebeplerimizle haşır neşir olalım ☺️🎈
İyilesenlerden olabilmemiz dileğiyle..
sır; kendini değiştirmekte
Rabbime şükürler olsun.
Herşeyden vazgeçmek üzere olduğum anlarda eğitimlerde hayat seni elemeden kendini eleme uyarısını aldım.
İş yerime , hayatıma , çocuklarıma dört kolla sarıldım hamdolsun.
Yaşadığım tüm acılara rağmen mutlu ve başarılı olabileceğimi öğrendim .
Müthiş bir dönüşüm oldu benim için...