Mutluluğun 5 Kuralı

Zaman ne kadar hızlı geçiyor...

Selim orta yaşların başlarında, kendine dikkat eden, hoş, temiz yüzlü, dürüst ve çalışkan bir insandı. Düzeni çok severdi, onun hayatında her şeyin bir yeri vardı. Her şey olması gereken yerde olmalıydı. Masasının sol tarafına özenle dizdiği kalemlerine gözü takıldı. “Biri biraz yerinden mi oynamış?”

Ortalamanın üzerinde bir hayatı vardı. Evi, arabası, severek evlendiği bir eşi, saymaya başlasa bitiremeyeceği birçok imkanı vardı. İyi bir üniversitenin Mühendislik Fakültesi’nden mezun olmuştu. Mezun olur olmaz da güzel bir iş bulmuştu. Sonra daha iyi bir teklif aldığı için, şu an çalıştığı şirkette işe başlamıştı. “Zaman ne kadar hızlı geçiyor, kaç yaşına geldim hala buradayım” diye düşündü. Bir süredir kendini mutlu hissetmiyordu. Keyfi yoktu, kimseyle iletişim kurmak istemiyor, amacı ve hedefi olmayan insanlar gibiydi sanki.  Bu işten en son ne zaman keyif aldığını bile hatırlamıyordu.

Kendini bu kadar kötü hissettiği bir dönem olmamıştı. Zor zamanlar geçiriyordu. Bu yaşlarını böyle hayal etmemişti. Çok başarılı olmalıydı. Daha iyi yerlerde olması gerektiğini, hak ettiğinden çok daha azına sahip olduğunu düşünüyordu. Şimdiye kadar çoktan terfi almalı, arabasını yenilemiş olmalıydı. İçinden “kıymetim bilinmiyor” diye söylendi.

Günümüzde insanlar ilişkilerinde iletişimlerinde, sürekli sonuç odaklı olurlar. Oysa insan sebepleri oluşturabilir, sonuçlar bizim elimizde değildir.

Her şey aynı anda kötüye gitmek zorunda mı?

Bu aralar evlilikleri de iyiye gitmiyordu. Esra’nın sevgisi, ilgisi, sıcaklığı Selim’in en büyük dayanağıydı. Fakat Esra da sürekli yoğundu ve stres doluydu.

Ne zaman baş başa kalsalar Selim kabuğuna çekilip Esra’nın ona yaklaşmasını bekliyordu. Esra ise “Neden bu kadar suratsızsın? Benim az bir yaşam enerjim var onu da sen tüketiyorsun” diye söyleniyordu. Aralarındaki bağ yavaş yavaş azalıyor fakat Esra bunu görmüyordu.

Evdeki birçok işe yardım ederdi Selim, Esra’ya hiç kıyamazdı. “Baksana Esra bana nasıl kıyıyor! Bu saate kadar bir mesaj bile atmadı” diye hayıflandı.  Hemen eli telefonuna gitti, sitem dolu bir mesaj atacaktı ki vazgeçti. “Yoğundur yine, görmez, iyice canım sıkılır” dedi.

Esra da keyifsizdi birkaç aydır, “hiçbir yere yetişemiyorum, ben hangi ara dinleneceğim” diye dertleniyordu. Önceden Esra, Selim’e sık sık sevdiğini söyler, onu merak eder, neşelendirmeye çalışırdı. 

Bu evlilik nasıl bu hale geldi? Selim iyice dertlendi. Bu aralar en sık duyduğu cümlenin: “Bir de sen üstüme gelme Selim” olduğunu fark etti.

İnsanlar hayatlarında mizanı kuramayınca, ya işinde ya evliliğinde ya çocuklarıyla iletişimlerinde sorun yaşamaya başlarlar. Hayatta Gizemli Zıtlıklar Yasası yani Gizzıt vardır.  Denge bozulunca mutsuz eş, mutsuz çalışan, mutsuz çocuk olmaya başlanır.

Her zaman bildiklerimiz doğru sonuca bizi götürmeyebilir.  Kaliteli bir yaşam için, iyi giden bir evliliği olan birinden yada ticarette başarılı olmuş birinden Deneyim Transferi yapılabilir.

Olduğum yerden mutlu değilim!

Oysa Selim, işe kabul edildiği gün ne kadar da mutluydu. Hemen eşine araba almaya karar vermişti. Esra havalara uçmuştu.  Zaten Esra ufacık şeylere bile kocaman kahkahalar atardı. Nikah memurunun sorusuna neşeyle haykırarak “Eveeeet!” demişti. Kavga da etseler bile, hiç küs uyumayacaklarına söz vermişlerdi. Şimdi ise aynı anda yatağa giremez olmuşlardı. Ne zaman bu duruma gelmişlerdi?

Birkaç yıl öncesine kadar hayallerini kurduğu hayata adım adım yaklaştığını düşünüyordu. Bugün ise büyük bir hayal kırıklığının tam ortasındaydı. Ne yapacağını bilemiyordu. Düşündükçe karamsarlaşıyor, karamsarlaştıkça umudunu yitiriyordu. “Neyse işime bakayım” dedi. Öğle arası olana kadar oflayarak bir şeyler yaptı, nihayet yemek saati gelmişti. En büyük hazzından biri yemek yemekti. Aynı restorana gidip aynı şeyleri yemekten hoşlanırdı. Farklı bir yerde, farklı bir şey yesin, yedikleri hemen midesini rahatsız ederdi.

Değişikliğe ne gerek var ki…

Selim, her zamanki siparişini verdi ve yemek yerken izleyeceği videoyu aramaya başladı. Artık bir şey izlemeden yemek yemekten keyif alamaz olmuştu. Onu az çok tanıyan herkes hangi saatte, nerede, neyle meşgul olduğunu tahmin edebilirdi. Değişikliğin gerekli olduğunu düşünmüyordu. Esra bu yüzden hep onu sıkıcı olmakla suçlardı. 

Hayatta değişmeyen bir şey yoktur oysa. Biz değişimi kabul etmesek bile mutlaka bir şeyler değişir. Deneyimsel Tasarım Öğretisi derki: Hayatta durağanlık yoktur.

Mutluluk mu? Nasıl?

Durumunun iyiye gitmediğinden emindi. "Mutlu olan insan çekici miydi neydi?" bu cümleyi hatırladı. Sahi bunu nereden duymuştu? İş arkadaşı Hakan'dan duymuştu.  Bir süredir çok neşeliydi Hakan, eski kasvetli halinden eser kalmamıştı. Hakan, "Mutluluğun 5 kuralı" nı da madde madde anlatmıştı o gün.

Mutluluğun 5 kuralı:

  • Kendini başkalarıyla kıyaslamadığında,
  • Üretimde kalmaya, çalışmaya devam ettikçe,
  • İnsanlardan beklentiyi düşürdükçe,
  • Kendi emeğine, bedeline konsantre olduğunda,
  • "Az" a kibir yapmadığında, "çok" kelimesinden uzak durdukça insan mutlu olur.

O gün Selim, Hakan’a şakayla karışık: “Sen bir şey mi kullanıyorsun?” diye sormuştu. “Ne kullanıyorsan ben de istiyorum aynısından” diye de eklemişti. Hakan gülümseyerek “Gerçek insanı iyileştiriyor” demişti. “Şu kişisel gelişim saçmalıkları mı?” demişti Selim. Ne kadar alaycı davrandığını şimdi fark etti. Biraz mahcup hissetti. Neyse ki Hakan alınmamıştı. “Bu bilgiler birçok süzgeçten geçirilmiş saf gerçekler. İlişkide Ustalık adı" demişti.

İnsan tercihlerinin sonucunu yaşar aslında. İlişkilerinde nerede hata yaptığını anlamadığında, aynı hatayı tekrar tekrar yapabilir. Yaptığı hatayı fark edince de  kişinin dönüşümü başlar.

Selim bu konuşmayı tüm ayrıntılarıyla hatırlamasına şaşırdı. Sadece önem verdiği şeyleri aklında tutmayı kendine görev edinmişti. Geri kalan her şeyi siler atardı. Bunu neden silememişti? Garsonu fark etmediği için tabak masada belirince irkildi. Burnuna gelen lezzetli koku onu kendine getirdi. Hakan’ın anlattıklarını düşünerek yemeğini yedi. Ofise dönüp Hakan’a detaylıca sormaya karar verdi.

Kim bilir, belki Hakan’ı iyileştiren gerçekler, Selim’i de iyileştirirdi… 


Yorumlar

Elif Kaya dedi ki…
“ GERÇEK insanı mutlu eder :) “
Adsız dedi ki…
İyileştiren gerçeklere o kadar açız ki. Açlığını şekerle ortadan kaldırmaya çalışan çocuklar gibi sağa sola saldırıp duruyoruz.
Farketmek ve iyileşmek dileği ile…
Adsız dedi ki…
İnsana mutluluk yakışıyor. Dilerim hepimiz mutluluğun iyileştiren kurallarını uygulayabiliriz.
GNS dedi ki…
Mutluluğun sırları üzerine çok ketifli bir tzı oşmuş ellerinize sağlık
Ebru dedi ki…
Sonuç gelebilir de gelmeyebilir de…
O halde biz bedellerimizle ,sebeplerimizle haşır neşir olalım ☺️🎈
Gülşen G.G. dedi ki…
Mutlu olmayı kim istemez ki ? Aslında sıkıntı mutsuz olduğumu fark edememdi sanırım. Bu eğitimlerde kendime geldim ben de kendimi mutlu zannediyor muşum oysa bedel ödemek zor gelmiş bana bunu öğrendim.. üretmenin verdiği hazzı bilmiyordum sıkıldım deyip vazgeçişlerim çok olmuştu. Oysa alışmanın da sevmenin de öğrenmenin de bir süresi varmış. Iyi ki Deneyimsel Tasarım öğretisi eğitimlerine gelebildim. hayatın tek başına tekdüze bir yaşantı ile mutlu geçmeyeceğini artık biliyorum.. sizlere çok teşekkür ediyorum Allah razı olsun hepinizden..
Adsız dedi ki…
Gerçekler hepimizi iyi gelir
İyilesenlerden olabilmemiz dileğiyle..
Adsız dedi ki…
Mutlu olacağımızı zannettiğimiz hedefler peşinde koşup duruyoruz. O hedeflere vardığımızda beklediğimiz kadar mutlu olamamak acı verici. Bizi gerçeği bulmaya yönlendiren de bu acı. Ama peki insanın gerçeği ne? Mutluluğun bir yolu var mı? Her insan için geçerli olan? Yoksa Yaradan niye bize haksızlık etsin? Herbirimizin mutlu olabilmesi mümkün değil ise?
Beyza Arslan dedi ki…
Mutluluk sandığımız kadar karışık denklemlerde değil gerçek olan tutarlı olan yasalarda saklı aslında, kaleminize sağlık
SZ dedi ki…
Günümüzde bu tür evlilikler azımsanmayacak sayıda. Halbuki o kadar yakınımızdaki mutluluk elimizle tutabilecek, dokunacak uzaklıkta. Nezaman ve nasıl? Gerçeğe ulaştığımızda. Peki gerçek nedir? Öğrenmeye hazır mıyız?
Adsız dedi ki…
Durup ben ne yapıyorum diye düşünmek ve deneyim çıkarabilmek. Acaba mutlu olmak için yaptıklarımız mutlu olmamızı sağlıyor mu?
Fatma Okumuş dedi ki…
Evet mutlu olmak çekicidir güzel bir yazı olmuş. O halde mutlu olmak için neler yapmam lazım? Herkes mutluluğu karşıdaki insandan bekliyor ya işte bu mutsuzluğun başlangıcı oluyor. Gizli zıtlıklar yasası, gerçeğin içinden bir gerçek... Güzel ifade edilmiş.
Adsız dedi ki…
İnsanın amacı mutlu olmak başarılı olmak diyoruz gerçekten de bakınca onca çabamız mutlu olmak için, hele ki insan bir kez mutsuz olduğunda tekrar mutlu olabilmek için her şeyi yapıyor, tüm yanlışlarımız da orada başlıyor.. Kaleminize sağlık yine yeniden farkındalığımızı arttıran bir yazı oldu..
Aynur dedi ki…
Yalnızca gerçek iyileştirir ..
Beyza dedi ki…
Bir şeyleri değiştirerek mutlu olacağını sanır insan..
sır; kendini değiştirmekte
Hatice Acar dedi ki…
Ben de hayatımın dönüm noktalarında bu eğitimlerle tanıştım .
Rabbime şükürler olsun.
Herşeyden vazgeçmek üzere olduğum anlarda eğitimlerde hayat seni elemeden kendini eleme uyarısını aldım.
İş yerime , hayatıma , çocuklarıma dört kolla sarıldım hamdolsun.
Yaşadığım tüm acılara rağmen mutlu ve başarılı olabileceğimi öğrendim .
Müthiş bir dönüşüm oldu benim için...
Adsız dedi ki…
Çok güzel bir yazı, etrafımdaki herkesin içinde bulunduğu durumu yazmışsınız. İnanılmaz faydalı , teşekkür ediyorum.