Kim Kimmiş?

Sadece birazcık uykuydu tek istediği. Sadece ona ihtiyacı olduğunu düşünüyordu.  Ya birazcık ya!  Çok mu şey istiyordu sanki şu anda?

Dün gece işten çıkıp gelmiş, yemek, bulaşık, çamaşır, bir ortalığı toparla derken, saat gece iki olmuştu.  Sabah yedi de uçağı vardı. Duş aldı, “on dakika dinleneyim sonra hava alanına giderim” dedi. Ama ne yazık ki, biz öyle isteyince öyle olmuyor. Bir uyandı saat sabah altı!  Türk Hava Yolları'nın mesajı geldi, ‘’kapı kapandı’’ diye. Aslında onu uykusundan uyandıran da o mesajdı.
Şimdi ne yapsa boştu, yatağına oturdu, hafifçe güldü, hazırlandı yavaş yavaş. Sonraki uçağın saatine baktı, daha çok vardı. Erkenden hava alanına gitti, yeni bilet alıp sonra da saatlerce uçağı bekledi.  En sonunda uçağa bindi.  Tek istediği yol boyunca -ki sadece 2 saat- uyumaktı.  Oldu olası yolculukta uyurdu. Arabaya ya da uçağa ya da otobüse hangi taşıta binerse binsin, motor çalışmaya başladığı anda onu uyku basardı.  Ne zamana kadar uyurdu? Araç durana kadar. Yol kaç saat olursa olsun bütün yol boyunca uyurdu.  Öylesine değil, gerçekten sadece uyumak istiyordu. Çünkü kendince daha çok işi vardı ve çok yorgundu.
Tam önündeki koltukta bir aile vardı.  Bir buçuk yaşında da bir oğulları…  Dünya tatlısı, sarı kıvırcık saçlı, yuvarlak yüzlü, kocaman kırmızı dudaklı. Çağla gibi bakan yeşil gözleri vardı. Bu kadar tatlı olmasına rağmen içine kaçmış bir şey vardı. Ya bu çocuk, düz duvar, uçak, koltuk, babasının tepesi... Hiçbir şeyi ayırt etmeden, ona tırmanıyordu. Aksiyon filmi gibi, vurdulu kırdılı…
İki koltuk arasından, küçük suratını sokup, ona bakıyordu.  Bir yandan bakıyor, bir yandan gülüyor, bir yandan bağırıyordu. Hayır, bir çocuk hiç mi durmaz, hiç mi sessiz kalmaz?  Hem görüntü hem ses vardı.  Uçuş uyarı kartlarını yere atıyor, annesi babası sürekli çocuğun attıklarını yerden topluyordu. Koltukların arasından tombul bacaklarını çıkartıp tekme atıyor. Aksi gibi hiç de susmuyordu.
Çocuk hala konuşuyor bağırıyor ve zıplıyordu.  Hani böyle renkli, ışıklı, pilli, her yöne dönen oyuncaklar var ya işte aynı onun gibiydi. Kendi çocuğunu hatırladı. Tabii şimdi kazık kadar adam ama bir buçuk yaşındayken de kucağında oturup seyahat eder, yol boyunca da uyurdu.
Genellikle sessiz sakindi.  Hala da öyle zaten. İnsan bazen neden bu kadar durgun, hareketsiz, sessiz diye endişeye kapılmıyor da değildi.

Neden bu kadar farklı çocuklar?

Bu insanların işi ne zor diye düşündü. Neden bu kadar farklı çocuklar? Hatta neden insanlar bu kadar farklı? Biri kıpır kıpır, biri oturduğu yerden kalkmıyor, biri hiç konuşmaz, biri hiç susmaz... Anlaması ne zordu. Nasıl anlasın ki insan? Tuhaf işlerdi bunlar.
Çocuk birden çığlık attı. Belki o çığlığı pilot bile duymuştur.  Ama o hala düşünüyordu. “Bu çocuğa bir şey mi içiriyorlar acaba?  Ne yediriyorlar, ne içiriyorlar, bütün gün pekmez mi veriyorlar?” 
Bazı insanların çocuğu bu kadar hareketliyken, neden onunki bu kadar yavaş bu kadar durgun? Mesela onun evinde hiç ses olmazken, bu çocuk koca bir uçağa yetebiliyordu.  “Zor” dedi, “çok zor” başını kaldırdı. Çocuğa baktı sıcacık oldu kalbi. Bak şimdi dönmüş bir de annesini öpüyordu yaramaz.
 “Amaan!  Daha neler” diyordu. Sanki kendi annesi çok farklıydı. Kadın altmış beş yaşına gelmiş, hala bir dakika boş durmaz. Her an her yerde karşılaşabilirsiniz. Hatta eve bir tabela asmak gerek. ‘’Dikkat! Raziye çıkabilir’’ diye. O derece mi? Hakikaten o derece…

Anne başka, baba başka, çocuk başka…

Anne başka, baba başka, çocuk başka… Neden bu kadar farklıyız? Bunun bir anlamı yok mu? Hadi eşi insan kendi seçer, arkadaşı kendi seçer, ya seçemediklerimiz? Seçmedik ki en yakınlarımızı…
Bir planı, bir uygulama alanı yok mu? Kavunu koklayarak, karpuzu tokatlayarak almak gibi mesela...
Hayat benden bir şey mi istiyor?
Benden farklı olandan kaçmak mı lazım?
Yoksa farklı olanın güzel taraflarıyla farklı bir şeye dönüşmek mi lazım?
Bak şuna ya… Düşünürken tam da uykuya dalmıştı ki… Çocuk, yüzünde koca bir gülümsemeyle, elindeki diş fırçasını kafasına vurdu.  Bugün uyku yok demek ki, tamam pes etti artık.
Anlaşıldı kurtuluş yok, kaçmak imkansız, birinden kaçsan diğerine yakalanıyorsun. 
  • O zaman uyanıp kalkmak lazım,
  • O zaman Kim Kimmiş bakmak lazım,
  • O zaman zıttı ile barışmak,
  • O zaman anlamak lazım,
  • Sabretmek lazım,
Belki biraz dönüşmek lazım...



 
 

Yorumlar

ÇŞB dedi ki…
Farklılıkları fark etmek bir de kabul etmek nasip olsun emeğinizie sağlık
GNS dedi ki…
Ellerinize sağlık. Umulurki farklılıkları kabul edip kim kimmiş anlayabiliriz.
Adsız dedi ki…
O zaman farklılıkların tadını da çıkarmak lazım
Egomuza ters gelse de biraz gülümsemek lazım…
Güzel bir yazıydı kaleminize sağlık
3u!w3 dedi ki…
FaRkLıLıkLaRıMıZ zEnGinLikLeRimiZ ;)
O zaman Kim Kimdir öğrenmek lazım =)
Betül dedi ki…
Çok güzeldi :)
Emeğinize sağlık
Ayşe Betül B. dedi ki…
Farklılıklara tahammül edememek, sinirlenmek, kızmak o kadar yaygın ki günümüzde. İnsanlar bu kadar kızdıkları şeyin kendilerine iyi geleceğini düşünemiyor. Farkındalık kazandıran ve insanın insanları daha iyi tanımasını sağlayan bir eğitim. Emeklerinize sağlık.
Adsız dedi ki…
Elinize sağlık insan tanımanın önemi çok büyük gerçekten...
Ayfer dedi ki…
Farklılıkları fark edip,kabul ederek yaşamanın konforu çok kıymetli. Kaleminize sağlık.
Adsız dedi ki…
Farkları törpülemek yerine fark etmek ve dönüşmek ne kıymetli. Emeğinize sağlık bu güzel yazı için🎈
Büşra dedi ki…
Ellerinize sağlık, çok güzel..
EÇ dedi ki…
Bazen sadece kim kimmiş; ben kimim , karşımdaki kim bilmek o kadar büyük konfor ki…
Ben hayatı nasıl algılıyorum, karşımdaki nasıl algılıyor? Hiç bunu düşünmeden sadece benim gibi değil diye kaç ilişki bitti? Kaç evlilik, kaç ebeveyn-cocuk, kaç patron-çalışan, kaç arkadaşlık ilişkisi?
Daha iyi ilişkiler için Deneyimsel Tasarım öğretisi Kim Kimdir seminerini herkese tavsiye ederim.
Nebahat Arslan dedi ki…
İnsanların birbirinden yaratılış olarak farklı olduğunu kabul etmek, sonrasında da ona uygun bir stille hareket etmek çok büyük konfor. Aslımda Kim Kimdir’i öğrenmek hepimiz için bir ihtiyaç. Çok güzel bir yazı olmuş, teşekkürler 🌿
SZ dedi ki…
İlişkiyi yönetebilmek adına benzerlikleri ve farklılıklarıyla KİMİN KİM olduğunu bilmek ne büyük bir konfor.
Adsız dedi ki…
İnsan kendi gibi zannediyor bazen karşıdakini, onun farklı olduğunu fark etmiyor ki neden farklı merak etsin. O yüzden kıymetli bir seminer Kim Kimdir Semineri, iyi ki almışım. O zamandan beri karşımdakine hiç gıcık olmadım desem yalan olur ama artık çok daha az oluyor :) Kendimi geliştirmek açısından da ilişkilerim açısından da iyi oldu, teşekkürler.
Nz05 dedi ki…
İnsanı tanimak ne kadar önemliymiş. Neden annem bu kadar çok konuşuyor şimdi daha İyi anladım ve ben onun yanında neden o kadar susuyorum :))
Kim Kimdir? Programı sağolsun teşekkürler
Emeklerinize sağlık.
Adsız dedi ki…
İnsanların farklı olduklarını anlamak kadar güzel bi şey yok çünkü kızmamaya başlarsın....
Onların oldukları şeklinde kabul etmek....
Ellerinize Sağlık, Allah sizden razı olsun
Svd dedi ki…
Hakikaten farkliliklar zenginlestiriyor hayati, kendim gibi birini çekemezdim:)
Gülşen dedi ki…
Bu yorum yazar tarafından silindi.
Gülşen G.G. dedi ki…
Ellerinize sağlık, Bir bilgi sanırım ancak bu kadar sade bir dille herkesin anlayacağı gibi ve yaşarmışcasina anlatılırdı. Annem eşim ve Oğlum neden birbirlerine çok benziyor acaba diye düşündüm.. hep mi ben onları kapıda beklemek zorundayım ya da onlara yap dediğim bir şeyi bekleyemeyip kendim yapmak zorundayım... Bunlara cevap gerekir o zaman kim kimdir, önce ben kimim?? bunu öğrenmek konfor olacak. Eğitimlerde görüşmek üzere...
Adsız dedi ki…
Farkı fark edip ve ilişkilerinde konforu yaşamak... Teşekkürler kaleminize sağlık...
Adsız dedi ki…
O zaman bir Kim Kimdir Eğitimi almak lazım.